“Suriye’nin diktatörü Beşer Esed muhakkak gitmelidir ve İsrail, uluslararası kamuoyunun Esed’i indirmeye ikna olması için elinden geleni yapmalıdır”.
Bu sözler Siyonist rejim başbakanı Netanyahu’nun 2014 yılında siyaseti bırakıp Suriye dosyası ve İsrail’in çıkarları konulu bir araştırma yapmak üzere İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nde iki buçuk yıl faaliyet sürdüren Gideon Saar’a ait.
Siyonist rejim Ulusal Güvenlik Araştırmaları Merkezi’nde son 2 buçuk yıldır Suriye dosyası üzerinde çalışan ve siyaseti bırakmadan önce de Netanyahu’nun partisinde genel başkan yardımcısı sıfatıyla ikinci isim olan Gidon Saar, Jerusalem Post gazetesine bir röportaj verdi. Saar, Suriye konusuyla ilgili olarak, “İsrail, bütün dünyayı Esed’in gitmesi için ikna etmek zorunda” açıklamasında bulundu.
Jerusalem Post gazetesine röportaj veren Saar, “Suriye’de İsrail’in çıkarlarına hizmet eden şey, Esed’in gücünü yitirmesidir.
O devrildikten sonra yerine Siyonist biri gelmeyecektir tabi ama İsrail’in en tehlikeli düşmanı olan İran’ın Suriye üzerindeki kontrolü ve Hizbullah’ın Suriye üzerinden silahlara sahip olma serüveni sona erecektir. Bu, İsrail açısından iki büyük problemli durumun çözümü anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
Bugüne kadar İsrail’in Suriye krizine fiili dahli olmamasının akıllıca bir tavır olduğunu ifade eden Saar, buna rağmen Esed yönetimine karşı atılan her adımın İsrail’in çıkarına olduğunu belirterek bu nedenle Amerika’nın Suriye’ye müdahaleye karar vermesi durumunda bundan İsrail’in büyük çıkarlar sağlayacağını açıkça dile getirdi.
“Bugün İsrail’in çıkarları doğrudan doğruya dünya kamuoyunu Esed’in gitmesi için ikna etmekten geçiyor. Bu kolay bir şey değil.
Ama Trump yönetimi bunu başarabilir. Çünkü Trump, bölgesel istikrarsızlığın temel kaynağı olarak İran’ı görüyor” diyen Saar, İsrail ile Arap ülkeleri arasında İran karşıtlığı üzerine şekillenen işbirliğinin eşsiz bir fırsata dönüştüğünü ifade etti.
Gideon Saar, Arap devletleri ile İsrail arasında kurulan işbirliğinin Filistin meselesine ilişkin yeni bir formülizasyonu beraberinde getirebileceğini ifade ederek, “1967 sınırlarında Kudüs’ü ikiye ayıran bir çözüm anlayışı gerçeklikten uzak.
Fakat gerek Ürdün ile Filistin’in bir konfederasyon kurma ihtimali gerekse Filistin yönetiminin Sina Yarımadasına uzanan bir toprak genişlemesiyle devlet haline gelmesi Trump yönetiminin değerlendirdiği diğer seçenekler olarak masada” diye konuştu.