Hamas Siyasi Birimi Başkan Yardımcısı Halil El-Hayye “Hamas, İsrail seçimlerinde oy pusulası olmayı reddediyor” diyerek isabetli bir mesaj verdi.
Birçok bilgi ve görüşmenin gizli olduğu ve ilan edilmediği bir gerçektir. O nedenle sıradan birçok okuyucu bunları görmüyor veya gelişmeleri takip edip kuşatamıyor. Hele hele bazı Arap başkentlerinde ayrıntılarla ilgili açıklanan ve sadece o ülkenin çıkarına hizmet eden bilgilerin servis edildiği bir dönemde okuyucunun olup biteni iyi okuyamaması gayet normaldir.
Seçim atmosferine giren işgal rejiminde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, eski Güvenlik Bakanı Avigdor Lieberman’ın hükümetin direniş gruplarıyla ateşkese gitmesini protesto ederek istifa etmesinden sonra İsrail kamuoyu nezdinde hanesine artı yazdıracak adımlar atmak ve bununla kendisini kovalayan yolsuzluk dosyalarını bir süre de olsa unutturmak istediği bir gerçektir.
Buradan hareketle, muhtemel problemler ve Gazze’ye yönelik olası bir savaşın ağır sonuçlar doğurması ihtimaline karşı Netanyahu, Gazze’deki ekonomik ve insani trajediyi istismar ederek Katar’ın gönderdiği yardımlar üzerinden Hamas hareketine şantaj yapmak istemektedir.
Bu şekilde askeri bir operasyona başvurmadan veya Gazze’yi yeniden işgal etme girişiminde bulunmadan İsrail kamuoyuna Hamas’ı boyun eğmeye zorladığını ve Gazze kumlarına batmadan İsrail’in hedeflerini gerçekleştirdiğini göstermek istiyor.
Ancak son günlerde yaşanan gelişmeler başka bir hususu daha gün yüzüne çıkardı. İşgalci İsrail’in Hamas ile İslamî Cihad Hareketi arasına çivi çakmak istediği ve iki hareketi kategorize etmeye çalıştığı görüldü. İşgal rejimi İslamî Cihad Hareketi’ni İran’ın isteklerine göre hareket etmekle suçladı.
İşgal rejimi İslam Cihad Hareketi’ni, Suriye’de büyük bir başarısızlık gösteren ve Şam’da birçok hedefi ve askeri noktası bombalanan İran’a Gazze topraklarında kazanç sağlamakla suçladı.
Bütün bu gelişmeler karşısında Hamas’ın, İsrail’in Katar yardımları konusunda dayattığı şartları reddetme kararı yerinde bir karardır. Hareketin gerekçeleri doğru ve yerinde gerekçeler olup, işgalcinin şartlarını kabul etmek veya suskun kalmak işgalcinin sonraki süreçte daha ağır ve daha sert şartlar dayatmasına zemin hazırlayacaktır. Dayattığı şartlar ve tutumlar Arap rejimlerinden de kabul gördüyse, o böyle bir dayatmadan asla geri durmayacaktır.
Filistin halkının Gazze’de kuşatmanın başlamasıyla birinci derecede İsrail’den ikinci olarak Rafah kapısını kapatan Mısır’dan ve son olarak kendisine yaptırımlar uygulayan Ramallah’taki Filistin Yönetimi’nden gördüğü sıkıntı ödediği bedel, işgalcinin şartlarını kabul etme suçlanmasıyla ödeyeceği bedelden daha ağır olmuştur.
Filistin halkının Gazze’de aylar önce başlattığı Büyük Dönüş ve Kuşatmayı Kırma Yürüyüşlerinin birinci hedefi özgürlük yolunda kuşatmayı tamamıyla kaldırmaktır. Bu hedef kuşkusuz işgalci İsrail’in şartlarını kabul etmek ve boyun eğmekle gerçekleşmeyecektir.
Nidal Muhammed Vetted / Filistin