SİYONİST İsrail, ALTIN Çağının Sonuna GELDİ!

Siyonist işgal rejimi şu an altın çağını yaşıyor. Çünkü etrafındaki danışmanlarının çoğu Siyonist olan Donald Trump iktidarda. Özellikle Jared Kouchner, Greenblatt ve David Friedman’dan oluşan üçlü Siyonist üçgen işgal rejimi için bulunmaz bir nimet.

Anlık başarı ve zaferlerin oluşturduğu sarhoşluk, Siyonist işgal rejimi Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu görülmemiş bir kibir ve azgınlığa sürüklüyor. Onun işgalci askerleri Filistinlilere saldırılarını artırmakta, kendisi işgal edilen Filistin topraklarında Yahudi yerleşim alanlarını hızlı bir şekilde genişletmekte, Yahudi yerleşimcileri Filistinlilere saldırmaları için serbest bırakmaktadır. Bütün bunlar kuralsız ve kırmızı çizgileri dikkat edilmeden yapılmaktadır.

Netanyahu, dostlarının öğütlerine kulaklarını tıkamış, hata üstüne hata yapmaktadır. Tutum ve davranışlarında müttefiklerine bile kafa tutmakta, geçici olan bu zaferler kendisini yarınını ve aceleci davranışlarının vahim sonuçlarını düşünmekten alıkoymaktadır.

Fanatik ve sağcı işgal hükümeti ortaya koyduğu kibir, tutum ve davranışlarıyla, Siyonist rejimin tarihinde dostlarını, müttefiklerini ve dünya halklarını ilk kez bu kadar kızdırmaktadır. Var olan düşmanlarına yeni düşmanlar katmaktadır. Uluslararası camianın ortaya koyacağı tepki ve tavrın, değeri olmayan açıklamalardan öteye geçmeyeceğini düşünüyor.

İşgal hükümeti varsayımlarla hareket ediyor. Her türlü kart ve imkâna sahip olduğunu, Moskova’dan Berlin’e, Washington ve New York’a kadar her yerde etkin olduğunu sanıyor. Kibir ve gururu kendisini fazlasıyla şımartan Netanyahu herkese şartlarını dayatan, uluslararası arenada siyaseti idare eden kişi olduğuna inanıyor. O nedenle kibir ve üstten bakan birinin edasıyla hareket ettiği görülüyor.

Ancak sabrın da bir sınırı vardır. Ben şunu kesin bir dil ve ifadeyle söyleyebilirim: Bu altın çağ İsrail ve başında bulunan Netanyahu için uzun sürmeyecektir. Birçok alanda önemli değişiklikler meydana gelecektir. Bu değişimin varlığıyla ilgili birçok işaret ve emare vardır.

Siyonist işgal rejiminin iç cephesine baktığımızda, İsrail’in onlarsız yapamayacağı Amerikalı Yahudilerle işgal rejimi arasında büyük fikir ayrılıkları ve çatışmaların gün yüzüne çıkmaya başladığını görüyoruz. Bunun nedeni, Netanyahu ve hükümetinin barışa yönelik tutumuyla Filistinlilere yönelik ırkçı tutumudur.

Amerika’daki Yahudilerin liderlerinden biri işgal hükümetinin Filistinlilere yönelik politikasını ve ABD Başkanı Donald Trump ile ilişkilerini ağır ifadelerle eleştirdi.

Maariv gazetesi, bünyesinde yaklaşık bir milyon Yahudi’yi barındıran New York’taki Yahudi Birliği’nin Başkanı Eric Goldstein’in, işgal hükümetinde yer alan bazı yetkililerle gazeteci ve iş adamlarının kendisine yaptıkları ziyaret esnasında, Netanyahu’nun Filistinlilere karşı Trump idaresiyle koalisyon kurmasının Amerika’daki Yahudileri İsrail’e yardım etmekten fazlasıyla uzaklaştırdığını söylediğini yazdı.

Gazete verdiği haberde Amerika’da yaşayan Yahudilerle İsrail hükümeti arasındaki ilişkilerin, Netanyahu’nun ABD idaresiyle olan ilişkisi, Filistinlilere yönelik tutumu ve Dünya Yahudileriyle olan ilişkisi nedeniyle İsrail’in kurulduğu günden beri en kötü dönemini yaşadığını iddia etti.

Hatırlanacağı üzere Donald Trump, Beyaz Saray’da koltuğa oturur oturmaz Filistin halkına yönelik zalim ve kabul edilemez bir dizi karar aldı. Uluslararası camianın tepkisine ve karşı çıkmasına rağmen işgal altındaki Kudüs’ü Siyonist rejimin başkenti ilan eden Trump, geçen yılın Mayıs ayında büyükelçilik binasını Kudüs’e taşıdı.  Karara tepki gösteren Filistinlilere ise yaptırımlar uyguladı. En önemlisi Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Örgütü (UNRWA)’ya ABD’nin yaptığı yardımları kesti. Filistin Yönetimi’ne ve Kudüs hastanelerine yaptığı yardımları durdurdu. FKÖ’nün Washington ve diğer şehirlerde bulunan ofislerini kapattı.

Maariv gazetesinin haberine göre New York’taki Yahudi Birliği Başkanı kendisini ziyaret eden Siyonist heyete yaptığı konuşmada “ABD Başkanı Donald Trump’ın iktidarından önce İsrail’e yardım eden Amerikalı Yahudilerin yardım miktarları şu anda erimiş ve alt düzeye düşmüş durumda. Bugün buradaki Yahudiler Netanyahu’nun Filistinlilere yönelik politikasını reddediyorlar. Yahudi Birliği olarak hemen hemen her gün Amerikalı Yahudilerden telefon alıyoruz. Görüşülen kişiler Netanyahu hükümetinin Filistinlilerle Afrikalı mültecilere karşı zalimce tutumu ve fanatik Hahamların İsrail’deki yönetime hâkim olmaları nedeniyle paralarının İsrail’e yatırılmasına karşı olduklarını ifade ediyorlar. Bu durum Amerika’daki liberal Yahudilerin değerleriyle İsrail’in değerleri arasında açığın büyümesine neden oluyor. Bu hal, Amerikalı birçok Yahudi’yi İsrail ile ilişkilerini kesmeye ve onu boykot etmeye zorluyor” dedi.

Maariv gazetesi haberinde, İsrail’den giden heyetin işgal altındaki Filistin topraklarında iki devletli çözümü destekleyen ve işgal hükümetini sürekli eleştiren liberal Yahudilerin kurduğu JStreet Örgütüyle görüşmeyi reddettiğini belirterek, bu örgütün Amerika’daki en büyük Yahudi lobisi olan AIPAC’a rakip olduğunu ifade etti.

Amerika’daki Yahudilerin %47’si ABD Başkanı Donald Trump’ın işgal altındaki Kudüs şehrini İsrail’in başkenti ilan etmesini ve büyükelçilik binasını buraya taşımasına karşı çıkarken, %46’sı bunu destekliyor. Yine %59’u iki devletli çözümü desteklerken, %30’u buna karşı çıkıyor.

Bundan daha önemlisi Amerika’daki Yahudilerin %59’u Filistinlilerle yapılacak bir barışa karşı Yahudi yerleşkelerinin sökülmesini desteklerken, %35’i buna karşı çıkıyor.

Bu rakamlar ve istatistiki bilgiler, Amerika’daki Yahudilerin kendisini dünyadaki Yahudilerin vasisi gören hâkim Siyonist sağcı zümreye karşı tutumlarının bir hayli değiştiğini gösteriyor.

Uluslararası düzlemde ise Donald Trump’ın İsrail ile koordinasyona girmeden Suriye’den çekilmeye karar vermesi, İsrail için yaptığı bunca iyiliğe rağmen bu rejimin kendisine itimat edilecek bir rejim olmadığını düşündüğünü ortaya koydu. Bundan daha önemlisi ise birkaç gün önce Trump’ın Netanyahu’nun bölgedeki rolünü azaltmaya çalıştığı İran’ın Suriye’de istediği gibi at koşturduğunu söylemesidir.

Netanyahu Putin’i cepte keklik olarak gördüğü intibaını vermektedir. Ancak bütün çabaları Rusya’yı Suriye’ye S-300 füzelerini verme kararından caydıramadı.

İsrail’e karşı sürekli esnek tutum sergileyen Avrupa Birliği ülkelerinin tutumunda da gözle görülür bir değişiklik göze çarpmaktadır.  Avrupa Birliği’nden sekiz ülke, Amerika’nın sunmak istediği Yüzyılın Anlaşması’nın daha detayları yayınlanmadan uyarı nitelikli çok güçlü bir açıklama yaptı. Fransa, Hollanda, Polonya, İsveç, Birleşik Krallık, Belçika, Almanya ve İtalya Ortadoğu gündemiyle toplanan BM Güvenlik Konseyi’nin düzenlediği toplantıdan sonra yayınladıkları ortak bildiride, BM’ye üye ülkelere ciddi uyarılarda bulunarak, daha önce üzerinde uzlaşıya varılan 1967 sınırlarını esas alan iki devletli bir çözümü görmezlikten gelecek bir barış planının başarısızlıkla sonuçlanacağını ifade ettiler.

Söz konusu ülkeler, Avrupa ülkelerinin uluslararası hukuk temelli daimî ve adil bir barışın sağlanması için uluslararası camia tarafından kabul edilen ölçülerle BM’nin ilgili karar ve anlaşmalarına bağlı olduğunu hatırlattılar.

Açıklamada Avrupa Birliği ülkelerinin Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti kabul eden 1967 sınırlarının esas alınacağı iki devletli çözümü desteklediği ifade edildi.

Gelişmeler İsrail’in yaşadığı altın çağın artık yok olmaya doğru gittiğini göstermektedir. Birçok devletin tutumunda meydana gelen değişikliğin yanında İsrail’i Boykot Hareketi (BDS)’nine kısa süre içinde gerçekleştirdiği kazanımlar ve başarılar da bunu göstermektedir. En son BDS’nin çalışmaları sonucu, dünyada en yaygın yatırıma sahip olan İngiliz bankası HSBC İsrail’de insansız hava aracı üreten İsrail şirketindeki yatırımlarını geri çektiğini duyurdu. Bunu halkın baskı ve çağrılarına uyarak yaptığını ifade etti. Bu adım İsrail’e atılmış güçlü bir tokat olduğu gibi, kemiyet ve keyfiyet olarak büyüyen boykot hareketinin etkisini de gösteriyor.

Sonuç olarak şunu söylemek mümkündür:

Bu gelişmeler insanlardaki umutları yeşerttiği gibi, yeni dünyada iyimserlik ruhunu da canlandırmaktadır. Birçok insanın aksine bende geleceğe yönelik büyük bir iyimserlik var. İşgal rejiminin yansıttığı abartılı zaferler ve Netanyahu’nun elde ettiği kazanımlarla ilgili açıklamaları ve övgüleri sizi aldatmasın.

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi bütün işaretler işgalcinin resmi Arap rejimleri düzeyinde bir ilerleme sağladıysa da küresel çapta gerilediğini gösteriyor.

İşgalcinin dünyadaki sonu kesinlikle yok olmaktır.

Ali Es-Salih / Filistin