Filistin İslami Direniş Hareketi’nin Tahran temsilcisi Halid el-Kaddumi, İslam ümmetini ve özellikle Arap toplumunu, İsrail ile normalleşmeyi amaçlayan her türlü projeyi dışlamaya çağırdı.
El-Kaddumi, “İsrail ile normalleşme, Trump’ın talihsiz Yüzyılın Anlaşması’nın bir parçasıdır” ifadelerini kullandı.
Körfez Arap kanallarının, İsrail ile normalleşme propagandası yapan ramazan dizilerine değinen el-Kaddumi, “İsrail’le kültürel normalleşmeyi amaçlayan ve yanlış tarihi bilgileri empoze eden kıymetsiz dizilerin yayınlanmasını şiddetle kınıyoruz” ifadelerine yer verdi.
Hamas’ın Tahran temsilcisi, Mübarek ramazan ayında neşredilen söz konusu çirkin dizilerle, Siyonist İsrail’in, İslam ve Arap toplumunun tabii bir parçası yapılmasının hedeflendiğine dikkat çekti.
Suudi Arabistan’ın MBC1 televizyonunda yayınlanan “Mahrac 7” ve “Ümmü Harun” dizilerine, Arap ülkeleriyle İsrail arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi adına Filistinlileri kötüleme ve tarihi gerçekleri çarpıtma eleştirileri yöneltiliyor.
Söz konusu diziler başta Filistin olmak üzere pek çok Arap ülkesinden izleyicilerin tepkisine neden olurken, sosyal medyadaki paylaşımlarda, hisselerinin çoğunun Suudi Arabistan’a ait olduğu MBC Medya grubuna bağlı kanalın boykot edilmesi çağrıları yapılıyor.
Kaddumi, “İsrail’le normalleşme apaçık bir şerdir. İslam ümmeti ve Arap toplumlar olarak, bu bağlamda atılan adımları dışlamakla yükümlüyüz. Bu çerçevedeki her türlü girişimi durdurarak kararlılığımızı fiili olarak da göstermeliyiz” şeklinde konuştu.
“Ortadoğu bölgesindeki bütün krizlerin, istikrarsızlıkların müsebbibi Siyonist İsrail’dir” diyen Hamas temsilcisi el-Kaddumi, “Dünya Kudüs Günü münasebetiyle aramızdaki ihtilafları bir kenara bırakarak, pusulamızı İslam âleminin en büyük düşmanı işgalci İsrail’e çevirmeliyiz” dedi.
El-Kaddumi, Ramazan ayının son Cuma gününe denk gelen Dünya Kudüs Günü’nün, bütün İslam alemini bir araya getiren güzel bir vesile olduğuna işaret etti.
Koronavirüs Salgını Gölgesinde Dünya Kudüs Günü Her yıl çeşitli etkinliklerle kutlanan Kudüs Günü’ne ilişkin değerlendirmede bulunan el-Kaddumi, bütün dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınının, hastalıkla mücadele kapsamında sosyal mesafe ve ev karantinası gibi alınan önlemler sebebiyle bu önemli günü gölgede bıraktığına dikkat çekti.
El-Kaddumi, koronavirüsü salgınından korunmak için izolasyon kuralına riayet edilerek Tahran’da, Kudüs Günü dolayısıyla motosikletlerle kısa bir gösteri düzenleneceğini açıkladı.
Bu süreçte mevcut durumların sahada etkinlikler yapılmasına imkân tanımadığını belirten el-Kaddumi, “Geniş kapsamlı faaliyetlerin önemli bir kısmı elektronik ortamlarda ve sosyal iletişim ağlarında gerçekleşecek. Salgın, daha önce planlanan etkinlikleri olumsuz etkiledi. Ancak aynı zamanda salgının, ulaşamadığımız yerlere internet üzerinden ulaşma imkânını bizlere sağladığı da bir hakikattir.” dedi.
Her yıl Kudüs Günü’nün önemini ifade eden bir sloganın kutlamalardan önce seçildiğini aktaran el-Kaddumi, “Bu yıl ‘Kudüs, şehitlerin yoludur” sloganını uygun gördük. Kudüs’ün, İslam âleminin kalbi olduğu ve birlik ruhunu temsil ettiği bu şiar altında bütün dünyaya ilan edilecektir.” şeklinde konuştu.
El-Kaddumi, Kudüs’ün ve Filistin topraklarının özgürlüğe kavuşmasının yakın bir zamanda olacağını belirterek, “Direniş hareketinin kara, deniz ve hava savaş dinamiklerine sahip olması, çeşitli füzeleri elinde bulundurması ve aynı şekilde siber saldırılara gücünün yetmesi söylediklerimizi doğrular mahiyettedir” dedi.
Filistinli uzmanlar ve analistler, Gazze’deki Filistin direnişinin güçlendiğini bu nedenle İsrail’in, Gazze Şeridi’ne savaş açması halinde çok ağır bir bedel ödemek zorunda kalacağını belirtiyor. İsrail’in Gazze’ye 2012 yılında açtığı savaşta 75 kilometre menzili olan Fecr-5 isimli füze, Tel Aviv’e fırlatılmıştı.
Filistin direniş grupları başta olmak üzere bu minvalde davaya destek veren bütün tarafların buluştuğu ortak bir nokta olduğunu söyleyen el-Kaddumi, “Birliğimiz merkezinde, İsrail’in ümmetin ortak düşmanı düşüncesi bulunuyor” sözlerine yer verdi.
“Yüzyılın Anlaşması” Utanç Vesikasıdır ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail ile Filistin arasında yaklaşık 100 yıldır süren gerilimi bitirmek amacıyla “Yüzyılın Anlaşması” adı altında hazırlanan projeyi Beyaz Saray’da düzenlenen basın toplantısında açıklamıştı.
Filistin davasını tasfiye etmeyi amaçlayan Yüzyılın Anlaşması planına ilişkin açıklamalarda bulunan el-Kaddumi, anlaşmasının ciddiye alınmasının elzem bir durum olduğuna vurgu yaparak, “Bu anlaşma, işgalci dayatmaları içinde barındıran tehlikeli bir projedir. Ancak siyasi meşreplerin farlılıklarına rağmen Filistinli bütün taraflar, anlaşmayı reddediyor.” dedi.
El-Kaddumi, korona salgınını fırsata çeviren işgalci İsrail’in, Batı Şeria topraklarının %40’ını ve Ürdün Vadisi’ni ilhak etme girişimleriyle Yüzyılın Anlaşması’nı hayata geçirmeye başladığına işaret etti.
ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile 28 Ocak’ta Beyaz Saray’da düzenlediği basın toplantısında açıkladığı sözde Orta Doğu barış planında, Batı Şeria’daki yasa dışı Yahudi yerleşim yerlerinin “İsrail’in toprağı” olarak kabul edilmesi ve Tel Aviv yönetiminin Filistin’e ait Ürdün Vadisi üzerindeki hâkimiyetini sürdürmesi maddeleri yer alıyordu.
Netanyahu, koalisyon hükümetinin yemin töreni öncesi 17 Mayıs’ta Meclis’te yaptığı konuşmada, Batı Şeria’daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerini “ilhak” etmenin vaktinin geldiğini söylemişti.
El-Kaddumi, Filistin topraklarını işgal etmeyi hedefleyen ve Filistin halkının tarihi ve kültürel haklarını yok sayan planların bertaraf edilmesinin tek yolunun işgalcilere karşı direniş olabileceğinin altını çizdi.
İsrail’in işgal adımları karşısında Filistin Yönetimi’nin verdiği tepkilerin yetersiz ve cılız kaldığını belirten el-Kaddumi yaptığı açıklamada, “Amerika’nın Filistin Yönetimi’ne bazı kolaylıklar sağlamasının mukabilinde bazen Filistin hükümetinin, Siyonist İsrail ile tekrardan müzakere masasına oturmaya hazır olduğunu görebiliyoruz.” ifadelerine yer verdi.
Son olarak Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Filistin’in üst düzey isimleriyle işgal altındaki Batı Şeria’nın Ramallah kentinde, İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria’da yer alan yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerini “ilhak” planına karşı izlenecek yolu görüşmek üzere bir araya gelmişti.
Toplantıda konuşan Abbas, “Filistin, Filistin Kurtuluş Örgütü, İsrail ve ABD ile yapılan güvenlik anlaşmasının da dâhil olduğu anlaşma ve mutabakatların hiçbirine bağlı kalmayacaktır.” demişti.