‘Ümmet Âlimleri Misakı’ bildirisinde, “Siyonist İsrail ile normalleşme, imanın muktezasına ters düştüğü için dinen haramdır” ifadeleri yer aldı.
Toplantıda konuşan yurt dışındaki Filistinli Âlimler Heyeti Genel Sekreteri Nevvaf et-Tekruri, “Âlimler, insanlara izzetlerini muhafaza etmenin ve kurtuluşun yolunu açıklamakla yükümlüdür. Dolayısıyla bizler bütün siyasi görüşleri ve sivil toplum örgütlerini, İsrail ile normalleşmeye karşı ‘Ümmet Âlimleri Misakı’ bildirisinde yer alan maddeleri hayata geçirmek konusunda adım atmaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
ÂLİMLERİN GÖREVİ UYARMAKTIR
Türkiye, Filistin ve Suriye’nin yanı sıra Mısır, Irak, Malezya, Moritanya ve farklı ülkelerdeki İslam âlimlerinin katıldığı basın açıklamasında; Âlimler, İsrail ile ilişkilerin sonlandırılması çağrısında bulundu.
300 âlim, İstanbul’da toplanarak önemli kararlar alırken, bir de bildiri yayımladı. “Ümmet Âlimleri Misakı” sözleşmesi adıyla yayımlanan 44 maddelik bildirinin ana omurgasını “İsrail’le normalleşme ile mücadele” oluştururken, Siyonizm’in tanımı da yapılıyor.
Mavi Marmara’da 10 vatandaşımızı şehit eden İsrail’le gerilen ilişkilerimiz, kamuoyu tarafından tepkiyle karşılansa da yönetim nezdinde normalleştirildi. İslam ülkelerinin büyük çoğunluğu da Siyonist İsrail rejimiyle ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. Kudüs’ü başkent yapabilmek için lobi faaliyetleri yürüten Siyonistler, ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul ettiğini açıklamasıyla iyice cesaretlendi.
İİT TOPLANDI DAĞILDI, YAPTIRIM YOK
Kudüs için olağanüstü bir toplantı gerçekleştiren İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti kabul ettiklerini deklare etse de açıklamanın hiçbir bağlayıcılığı bulunmuyor. Sonuç bildirgesinin açıklandığı günden bugüne kadar da herhangi bir somut adım atılmadı. 300 alim, İstanbul’da toplanarak önemli kararlar alarak bir de bildiri yayınladı.
Katılımcılar arasında, Uluslararası Müslüman Alimler Birliği, Ehli Sünnet Alimler Birliği, Filistin Alimler Birliği, Fas Alimler Birliği, Irak Müslüman Alimler Birliği, Libya Fetva Kurulu başta olmak üzere bir çok sivil toplum kuruluşunun da bulunduğu toplantı İstanbul’da yapıldı. Türkiye, Filistin ve Suriye’nin yanı sıra Mısır, Irak, Malezya, Moritanya ve farklı ülkelerdeki İslam âlimlerinin katıldığı basın açıklamasında; alimler, İsrail ile ilişkilerin sonlandırılması çağrısında bulundu.
İSLAM ÜLKELERİNİN YÖNETİCİLERİNE ÖNEMLİ UYARILAR
“Allah Teala’nın ‘Onu (hakikati) insanlara açıklayacaksınız ve onun gizlemeyeceksiniz’ (Ali İmran-187) emrinden hareketle, Rasulullah’ın (SAV) ‘Din nasihattir’ hadisi mucibince, dünyanın birçok yerinden bir grup Müslüman alim bu felaket hususunda hakkı söylemek, topluma nasihat etmek, ümmetin bu konuda istisnasız bir şekilde anlaştığını ve işgalcilerle her türlü meşru düzende mücadele edilmesinin gerekli olduğunu vurgulamak üzere birleştiler” açıklamasıyla başlayan bildiride İslam ülkelerinin yöneticilerine de önemli uyarılar yapıldı.
ALİMLERİN GÖREVİ UYARMAKTIR
“Ümmet Âlimleri Misakı” sözleşmesi 44 maddeden oluşuyor. Sözleşmenin ana omurgasını “İsrail’le normalleşme ile mücadele” oluştururken, Siyonizm’in tanımı da yapılıyor. Açıklamada konuşan yurt dışındaki Filistinli Âlimler Heyeti Genel Sekreteri Nevvaf et-Tekruri, “Bildiriyi imzalamamızın sebebi Allah’ın kendileriyle güçle muamele etmekle emir olunduğumuz Siyonist, işgalci İsrail ile ilişkiler hususunda hükmü beyan etmektir. Âlimler, insanlara izzetlerini muhafaza etmenin ve kurtuluşun yolunu açıklamakla yükümlüdür. Dolayısıyla bizler bütün siyasi görüşleri ve sivil toplum örgütlerini, İsrail ile normalleşmeye karşı ‘Ümmet Âlimleri Misakı’ bildirisinde yer alan maddeleri hayata geçirmek konusunda adım atmaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“ÂLİMLER YOL GÖSTERECEK, GENÇLER YÜRÜYECEK”
Tekruri, “Ümmetin hareket etmesi için gençlerin öncülük yapması gerekliliği görülmektedir, Kudüs’ü Yahudileştirmeye karşı gençler meydanlara inmelidir. Âlimler açıklamalarıyla yol gösterecek, gençler de yürüyecektir” şeklinde konuştu. ‘Ümmet Âlimleri Misakı’ bildirisinde, “Siyonist İsrail ile normalleşme, imanın muktezasına ters düştüğü için Dinen haramdır. Müslümanlara yardım etmekse vaciptir” ifadeleri yer aldı.
NORMALLEŞME NASIL BAŞLADI?
Mavi Marmara katliamıyla Türkiye yönetimi ile İsrail arasında yaşanan kısa bir gerginliğin ardından açılan davanın Meclis kararıyla düşürülmesiyle “normalleşme”ye geçilmişti; Kudüs’ü başkent yapabilmek için lobi faaliyetleri yürüten Siyonistler ise ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul ettiğini açıklamasıyla iyice cesaretlendi.
44 MADDELİK MANİFESTO YAYINLANDI
1- Bu tüzük, İslam âlimlerinin Siyonist rejim ile normalleşme ve bu konu hususundaki dini vecibeleri beyan etmek amacıyla karar verdikleri ilke ve şerî hükümlerden meydana gelmektedir.
2- Siyonist rejim, ırkçı, yayılmacı, işgalci ve insanlık için zararlı bir oluşumdur. Filistin’i işgal etmiş, kutsallığını kirletmiş, bölge halkının hürriyetine el koymuş ve insan haklarını ihlal etmiştir.
3- Normalleştirme; temsilcilik bazında veya Siyonist rejimin bizzat kendisiyle, Filistin’in işgaline karşı koymayı ve gasp edilen topraklarda hak iddia etmeyi engelleyebilecek her türlü ilişki içerisinde bulunmaktır.
NORMALLEŞTİRME POLİTİKASININ VE BU POLİTİKAYI GÜDENLERİN HEDEFLER
4- Siyonist rejimin güttüğü bu politikanın arkasında, varlığını bölgesel ve uluslararası anlamda daha da sağlamlaştırmak, yayılmacılığını artırabilmek, İslam ümmeti üzerinde hakimiyet kurmak ve bu işgale karşı oluşturulan direnişi kırmak amaçları yatmaktadır.
5- Siyonist rejimle normalleşmeye çalışanların amaçları gayri meşrudur. Hakikati olmayan kuruntulardan ilerisine geçmemektedir. Bu tip bir normalleşmenin Filistin halkı ve İslam ümmeti için zararları ortadadır. Söz konusu normalleşmeyi geçmişin tecrübeleri ve bugünün gerçekliği yalanlamaktadır.
6- Siyonizm hukuki açıdan geçerliliği olmayan bir rejim türüdür. Kendisine ait olmayan toprakları işgal etmiştir. Temel insani hakları ihlal etmiştir. Böyle bir işgalle mücadele etmek, İslam hukuku mucibince herkesin üzerine vaciptir.
7- Siyonist rejim, kanundan yoksun, zulüm ve terör üzerine tesis edilmiş bir oluşumdur. Silahlı mücadele de dahil olmak üzere her türlü yolla bu oluşuma karşı mücadele vermek uluslararası hukukun tanıdığı bir haktır.
8- Uluslararası hukukun bu işgali meşru kılmak adına verdiği tüm hükümler şerî açıdan geçersiz ve hukuk yoksunu kararlardır.
Siyasi düzlemde Siyonist rejimle normalleşme hususundaki hükümler
9- Siyonist rejimle normalleşme sürecine girmek imanın ve Müslümanları korunması zorunluluğu gereğince şerî açıdan haramdır.
10- Ümmetin ve Filistin halkının zararına olması sebebiyle, işgalci rejimle yapılan her türlü anlaşma ve bu anlaşmalar üzerine kurulu her türlü sözleşme şeri açıdan yasaklanmıştır. Herhangi bir geçerliliği yoktur. Bu husustaki bir kurala itaat etmek haramdır.
11- Siyonist rejimin varlığının bölgede bulunması, bazı kesimlerin onunla gizli veya açık bir şekilde normalleşmeye varması bu rejimin hukuki hükmünü değiştirmez ve kendisiyle mücadele etme zorunluluğunu ortadan kaldırmaz.
12- İşgalci rejimin iade ettiği bazı haklar veya topraklar kendisiyle normalleştirme hususundaki hükmü değiştirmez.
13- Filistin meselesini ortadan kaldırma adına yapılan, gerek Yahudi yerleşimcileri yerleştirme gerek kutsal mekânları Yahudileştirme çalışmaları, Siyonist rejime herhangi bir hak vermez veya onun işgalci olduğu gerçeğini değiştirmez. Bilakis bu normalleşmenin yasaklanmasının ana sebebidir.
Normalleştirme politikası ve İslam ülkelerindeki yöneticilerin üzerine düşen vazifeler
14- Yöneticinin görevi, maslahatı gerçekleştirme ve mefsedeti defetmek suretiyle dinin muhafazası ve dünya siyasetini idare etmektir. Siyonist rejimle söz konusu bir normalleşme, İslam hukukuna tabi olan bir yönetici için halkıyla kendisi arasına hıyanet karıştırmaktır.
Normalleşmeyle mücadele hususundaki ilkeler ve çıkış noktaları
15- Zulmü sonlandırmak ve haklarını eline alıncaya değin mazluma yardımcı olmak amacıyla normalleşmeyle mücadele, ilahi emirler ve uluslararası hukuk açısından tutarlıdır.
16- Söz konusu normalleşmeyle mücadele; hak, adalet, özgürlük ve insanlığın ortak hedefleri ile uyumluluk göstermektedir.
17- Söz konusu mücadele hak ve batılı ayırmak ve mazlumu zalimden kurtarmak hususunda sünnete uygundur.
18- Siyonist rejimin güttüğü normalleştirme politikası ile mücadele, ümmetin Filistin’in özgürleşmesi konusundaki stratejisinin bir gereğidir.
Siyonist rejimin güttüğü normalleştirme politikası ile mücadelenin amaçları
19- Siyonist varlığın normalleştirilmesiyle mücadele, ümmetin dinini ve güvenliğini koruma altına almayı, Müslümanlar içindeki işgale karşı direnme şuurunun muhafaza etmeyi amaçlamaktadır.
20- Söz konusu mücadele, Siyonist rejimin her türlü yayılmacı girişimini engellemeyi ve adaletin gerektiği şekilde ifa edilmesini hedeflemektedir.
21- Bahsi geçen mücadele, Filistin halkının sabrını ve verdiği direnişi kuvvetlendirmeyi amaçlamaktadır.
Normalleştirme politikasının barındırdığı tehlikeler
22- İşgalci rejimle normalleşmeye varmak, İslam’ın ve barınma, hürriyet gibi temel insan haklarının ilkelerini tehdit eder.
23- Söz konusu rejimle normalleşmeye sürecine girmek, ümmetin akidesini tehlikeye atmak ve mukaddes beldeleri bir başına bırakmaktır. Ümmetin korunmasını amaçlayan mekasıd-ı şeriyyeyi hiçe saymaktır.
24- Söz konusu normalleşme, Filistin halkının verdiği mücadelenin hukukiliğini zedelemekte ve ümmetin bu mücadele konusundaki tutumunu menfi yönde etkilemektedir.
25- Siyasi düzlemde işgalci rejimle normalleşmek, Arap ve İslam devletlerinin Filistin meselesini göz ardı etmesine, Filistin halkının haklarını elde etmek amacıyla verdiği mücadeleye olan inancını yitirmesine sebep olacaktır.
26- İslam ümmeti bölünmez bir bütündür. Söz konusu normalleşme ise işgalci rejimin, Arap ve İslam dünyasında hegemonyasını kurabilmesinin başlangıç aşamasıdır.
27- Söz konusu normalleşme hakikati değiştirmekte , ümmetin güvenliğini ve istikrarı tehdit eden düşmanı dost konumuna dönüştürmektedir.
28- Siyonist rejimle normalleşmeye gitmek, Arap ve İslam âleminde ilerlemeyi sağlamak amacıyla yapılan her türlü çalışmayı engelleyecektir.
29- Siyasi düzlemdeki bu normalleşme ümmet bilincinin tahrip olmasına, halkların ve devletlerin ayrılmasına ve her türlü birlik mücadelesinin başarısız olmasına neden olacaktır.
30- Normalleşme ümmetin gücünü kısıtlar. Askeri ve güvenlik konusundaki prensiplerinin değişmesine neden olur. Uluslararası örgütlerin istediği biçimde, normalleşme sürecine giren devletlerin, işgalin maşası olmasının yolunu açar.
31- Söz konusu normalleşme ümmetin varlığını, halkların kıymetini ve yok olmaya karşı verdiği mücadele anlayışını tehdit eder.
32- Siyonist rejimle normalleşmek, yenilgiyi ve işgalci rejimin üstünlüğünü kabul etmek olup, ümmetin ortak ruh, akıl ve vicdanını parçalamaktır.
33- Söz konusu normalleşme, tarihin hakikatini değiştirmek zihinleri bulanıklaştırmak Arap ve İslam’ın kültürel mirasını tarumar etmektir.
Yapılması gerekenler
34- Siyonist rejimin güttüğü normalleştirme politikasına karşı mücadele etmek, kişisel ve kurum bazında, toplumu etkileme gücüne sahip her türlü kesiminin omuzlarına yüklenmiş, şerî bir vazifedir.
35- Siyonist rejimle anlaşma yoluna varmanın hükmünü beyan etmek alimlerin birincil derece görevidir. Aksi ise ilmi saklamak suçunu işlemektir.
36- Barış adı altındaki bu normalleşmenin doğru olmadığını açıklamak, rabbani alimlere emanet edilen vazifelerdendir.
37- Siyonizmin söz konusu projesiyle mücadele etmek ve onunla her türlü anlaşmadan kaçınmak, ümmetin prensiplerini, hukukunu ve mukaddesatını koruyan her türlü yönetici ve hükümetin görevidir.
38- Söz konusu normalleştirme ve sorumlularının sorgulanıp cezalandırılması ve işgalci rejime boykot uygulanmasının kanuna geçirilmesi tüm yasama organları ve hukuki oluşumların görevidir.
39- Gerek aydın gerek avam tabakaya tesiri olması hasebiyle söz konusu mücadeleye önderlik etmek, tüm milli ve İslami kurumların görevidir.
40- Söz konusu normalleştirme politikasını gözler önüne sermek, kamuoyunun bu konudaki fikrini şekillendirmek, kişi veya müessese bazında her türlü düşünür, aydın, görüş sahibi ve basın mensubunun yüklenmesi gereken bir sorumluluktur.
41- İslamî ve Arap azınlıklara, Siyonist rejimin desteğini kırmak adına büyük sorumluluklar düşmektedir.
42- Ümmetin gençlerinin ise uygun vasıtalar aracılığıyla bu mücadelede önder konumda olmaları gerekmektedir.
43- Ümmetin kutsallarının korunması hususundaki kadın kamuoyunun bilinçlendirilmesi her bir kadının görevidir.
44- İşgalci rejimin normalleşmesine direnen bir nesil yetiştirmek her ailenin ve eğitim kurumunun aslî görevlerindendir.