Söz konusu kaynakların yorumlarını aktaran gazeteci, Gazze’deki krizin İsrail yönetimini endişelendirmeye başladığını, özellikle de son iki hafta içerisinde İsrail sınırında düzenlenen ve Hamas tarafından desteklenen protesto gösterilerinin bir kısmının şiddet eylemine dönüşmesinin endişeyi daha da artırdığını ifade etti.
Harel, Katar’ın son yıllarda İsrail’le anlaşma yapan Türkiye ile Gazze’ye ekonomik ve siyasi yardımı açısından bir rol değişikliğine gittiğini belirtti.
Harel “Katar Hamas Hareketi’ni maddi ve siyasi olarak destekliyordu. Çok kere Hamas’a Gazze halkının ihtiyaçlarının karşılanması için para gönderdi. Son yıllarda hareketin Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal ya da İsrail’in talebiyle Türkiye’den uzaklaştırılan Salih El-Aruri gibi sembol isimlere de barınma hakkı verdi” ifadelerine yer verdi.
Harel, tüm bunların ardından Katar’ın Suud ve Amerika’nın baskısıyla geçtiğimiz hafta başında Aruri’den ve diğer Hamas mensuplarından ülkeyi terk etmelerini talep etmeye mecbur kaldığını, ancak bu adımın Suud ve beraberindekileri memnun etmeye yetmediğini ve Katar’la olan ilişkilerini kestiklerini belirtti.
Amos Harel Katar’ın tüm bu şartlar altında çok sayıda tavrından vazgeçmeye ve geri adım atmaya mecbur kalacağını, bu anlamda Hamas’la olan ilişkilerinin de değişime uğrayacağını iddia etti. Bu anlamda Yahya Sinvar’ın öncülüğündeki heyetin Katar’a yapacakları ziyareti iptal etmiş olmalarının da durumla bağlantılı olduğunu belirtti.
Yahya Sinvar’a, Halid Meşal’e ve İsmail Haniye’ye düşenin, özellikle de Filistin yönetiminin ve Mısır’ın baskılarının gölgesi altında geri adım atmak olduğunu iddia eden Harel, Mısır’ın sınır kapısı krizi üzerinden, Filistin yönetiminin de memurların maaş krizi üzerinden Hamas’ı zor duruma düşürdüğünü belirtti.
Tüm bu baskıların Gazze’de daha uzun süreli bir elektrik kesintisinin ve su krizinin yaşanması sonucunu beraberinde getireceğini belirten İsrailli analist, bu gelişmelerin de Hamas Hareketi’ni İsrail’le savaşa doğru sürüklemesinin muhtemel olduğunu, ancak bunun büyük bir hata olacağını, hareketin olayları İsrail gibi doğru bir şekilde değerlendiremediğini söyledi.
Amos Harel, hareketin ideolojisinin “İsrail’e karşı derin bir nefret” üzerine kurulu olduğunu ve “askeri mücadelenin işgal karşısında en doğru yol” olduğu fikrine sahip olduğunu da belirtti.