Kahire’deki üçlü görüşme ve Ebu Mazen’in işgal rejimi İsrail Savunma Bakanı ile gerçekleştirdiği görüşme ile eş zamanlı olarak Yahya Sinvar’ın Gazze Şeridi’nde aleni olarak bulunması ve onun siyonist rejime yönelik tehditleri tesadüf olamaz.
Rey el-Yevm Gazetesi, Hamas’ın Gazze Şeridi’ndeki lideri Yahya Sinvar hakkındaki şunları yazdı:
‘Bu günlerde Yahya Sinvar, kabineden siyonist yerleşimcilere kadar tüm İsrailliler için büyük bir kâbus haline geldi; Çünkü bu büyük adam, yakınlarının dediği gibi, eşi benzeri olmayan bir cesarete ve yiğitliğe sahiptir ve savaşma kararında hiç şüphe bırakmaz.
Yahya Sinvar, askeri çözümden başka bir çözüme inanmayan bir adamdır. Ona göre askeri çözüm, Filistin topraklarını özgürleştirmenin ve işgalcileri bastırmanın en kısa yoludur. Sinvar her zaman sürprizlerle doludur.
Yahya Sinvar son günlerde, Gazze Şeridi’nde (Dışişleri Bakanlığı’na bağlı) Katarlı Gazze’yi Yeniden Yapılandırma Komitesi Başkanı Muhammed el-İmadi ile bir araya geldi ve bu görüşme, son iki ayda onun aleni olarak gerçekleştirdiği ilk görüşme sayılmaktadır.
Yahya Sinvar bu görüşmede işgalci siyonist rejime karşı kamuoyu önünde tehditler savurarak şu uyarılarda bulundu: ‘Gazze Şeridi’ndeki kuşatma tamamen kaldırılmazsa ve Gazze’nin yeniden inşasına koşulsuz olarak izin verilmezse, yeni bir savaş ve muhtemelen Kudüs’ün Kılıcı 2 Operasyonu yolda olacaktır.
İşgalci siyonist rejimle yeni bir askeri çatışmanın yolu açıktır ve İzzeddin Kassam Tugayları’nın Komutanı Muhammed ed-Dayf’ın bir sonraki savaşta söyleyeceği çok şey vardır ve Gazze Şeridi bu savaşa hazırdır.’
Siyonist medya, Yahya Sinvar’ın açıklamalarına yakından ilgi gösterdi ve Siyonist rejimin haber ve siyasi analiz programlarının büyük bir kısmı, bu rejimin en önde gelen analistlerinin de katılımıyla, Yahya Sinvar’ın sözlerini yeniden okumaya ayrıldı.
Siyonist medya, Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah Sisi, Ürdün Kralı İkinci Abdullah ve Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın katıldığı Kahire’deki üçlü görüşmeden çok Yahya Sinvar’ın açıklamalarını önemsemiş gibi görünüyor.
Bu bağlamda, Yahya Sinvar’ın kamuoyundaki varlığı ve işgal rejimine yönelik tehditlerinin, ABD Başkanı Joe Biden’in talebi üzerine gerçekleşen Kahire’deki üçlü görüşmeden ve Ramallah’ta Abu Mazen ve siyonist rejim Savunma Bakanı Beni Gantz arasında, 10 yıl önce siyonist rejim tarafından durdurulan mali kolaylıkların bu rejim tarafından Filistin Yönetimi için sağlanması gibi konuların ele alındığı görüşmeden üç gün sonra olması konusunda önemli görüşler vardır.
Bu iki olayın eş zamanlı olması tesadüf olamaz, aksine bu, İzzeddin el-Kassam Tugayları ve Hamas liderlerinin Gazze Şeridi kuşatmasının aynısı gibi devam etmesini, işgalci Siyonist rejimin çatışmaların durdurulması, Gazze kuşatmasının kaldırılması ve bu bölgenin yeniden inşası konusunda verdiği sözleri aynı şekilde dikkate almamasını kabul etmeyeceklerine dair güçlü bir mesaj gönderen hesaplanmış bir eylemdir.
Yahya Sinvar, siyonist mahkumların durumunun Gazze Şeridi’nin yeniden inşası durumundan ayırılması gerektiğini defalarca vurguladı ve şunları söyledi: ‘Bu iki konu birbirinden tamamen ayrıdır ve Gazze’nin yeniden inşası gecikmeden başlamalıdır, aksi takdirde sıra askeri seçeneğe gelecektir.
Geçtiğimiz haftalarda, Filistinli bir genç şehadet operasyonlarında, Gazze Şeridi’ndeki istinad duvarından siyonist rejim ordusu keskin nişancılarından 21 yaşındaki Bariel Samuel’i öldürmeyi başardı ve bu da işgalci rejimin ordusunun operasyonel ve istihbarat başarısızlığını göstermektedir. Ayrıca bugünlerde Filistin Yönetimine ve siyonist düşmana karşı halk direnişine sahne olan Batı Şeria’da Siyonist rejimin terör yaratmaya yönelik her gece yaptığı hareketler, siyonist rejimin ordu ve güvenlik komutanlarının korku düzeyini göstermektedir.
İşgalci siyonist rejimin para enjeksiyonu ve uzlaşmacı ülkelerin siyasi desteği yoluyla Mahmud Abbas’ın konumunu güçlendirmesi, işgal altındaki topraklarda artan direniş eğilimini asla durduramayacak ve işgal rejimine güvenlik ve istikrar getiremeyecektir.
Yahya Sinvar, Muhammed ed-Dayf ve İzzeddin el-Kassam Tugayları, işgalci rejimin anladığı tek dilin direniş dili olduğu esasına dayalı olarak, işgalci düşmana yeni bir çatışma kuralı denklemi dayatabildiler. Bu kural, Amerika Birleşik Devletleri’nin büyük yenilgisinden ve direnişin büyük zaferinden ve Kudüs Kılıcı savaşının ardından güçlenmiştir ve belki de Kudüs’ün Kılıcı 2 Savaşı yoldadır.’