Batı Asya konuları uzmanı Muhamed Rıza Haciyan verdiği röportajda Amerika ve İsrail’in El-Kaide’yi Bab’ül Mendeb’e hâkim kılmaya çalıştığı yönündeki açıklamaları hakkında ve Siyonist Rejimin stratejik Bab’ül Mendeb Boğazına hâkim olmaya çalışmasına değinerek şunları söyledi:
‘Dünyada teknolojinin ve askeri araçların gelişmesine rağmen hala bazı bölgelere hâkim olma, askeri ve jeopolitik bilgilerde büyük bir öneme sahiptir. Dünyada siyasi, askeri ve ticari konular için stratejik bazı noktalar bulunmaktadır ve bu noktaların büyük etkileri varıdır. Bab’ül Mendeb Boğazı da bu noktalardan biridir.
Bab’ül Mendeb Boğazının Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları ve Doğu Asya ve batı ülkeleri arasında irtibat sağlayan dört yol olduğu söylenebilir ve bu boğaz dünyanın en önemli deniz ticaret yollarından biridir. İsrailliler eskiden beri Etiyopya ve Eritre gibi bölge ülkelerinde gizli üsler kurarak bu bölgede giriş çıkış hakimiyeti sağlamaya çalışmıştır. Doğu Asya’daki İslam ülkelerinin yoğun nüfusu dikkate alınarak bu bölge, bu ülkelere giden gemilerin geçiş yoludur.’
Batı Asya konuları uzamanı Kızıl Denizin kuzeydoğusundaki Akabe Körfezi’nin Eilat Limanına uzandığını belirterek şunları söyledi: ‘Bu Körfez Siyonist Rejim için büyük bir öneme sahiptir. Öte yandan Akdeniz de Filistin’in doğusunda yer almaktadır ve bu deniz yoluyla Siyonist Rejime ulaşılabilmesi, bu rejim için büyük bir tehdit sayılmakta ve İsrail bu bölgeye hâkim olabilmek için tüm tehditleri kendisinden uzaklaştırmaya çalışmaktadır.’
Muhammed Rıza Haciyan, kendisini büyük güç olarak gören, askerileri serbestçe dünya karasularında ve Ortadoğu bölgesinde varlık gösteren Amerika için de bu bölgenin güvenliğinin gerekli ve çok önemli olduğunu ifade ederek şu açıklamalarda bulundu: ‘Onlar mümkün olan her şekilde ve çeşitli araçlarla bu bölgedeki varlıklarını sabit kılmaya çalışıyorlar ama El-Kaide konusunun gündeme getirilmesi hakkında şunu söylemeliyiz ki, El-Kaide Amerika için bir nevi araç ve vasıtadır ve aslında El-Kaide hedef değildir.
Amerikalılar El-Kaide’yi bir araç olarak kullanmayı tercih etmektedir. Onlar eğer ilk tehlikeyi ortadan kaldırırlarsa, ikinci tehdit de ortadan kalkacaktır. Onlar bu politikayı Afganistan’da da uygulamışlardır ve Suriye ve Irak’ta da IŞİD’i kullanmışlardır.
Amerikalılar terörizmle mücadele konusundaki ikiyüzlü politikalarının kendileri için birçok sorun oluşturacağının farkında değildir. Washington böylesi bir durumda, hatta bu oluşum Amerika’nın yardım ve desteği ile ortaya çıkmış olsa bile, bu oluşumu kontrol edemeyecektir ve bu oluşumun her an onların kontrolünden çıkma imkânı bulunmaktadır ve işte o zaman Amerikalılar, teröristler tarafından büyük zararlara ve kayıplara maruz bırakılacaktır.’