Tam 10 yıl önceydi… Tarih 27 Aralık 2008’i gösteriyordu…
Gazze’de halk diğer günler olduğu gibi o sabah da kalkmış işine gücüne gidiyordu. Siyonist işgal rejiminin iki yıl önce dayattığı abluka altındaki yaşamlarını sürdürme ve çocuklarına bir lokma ekmek götürme telaşı içindeydi.
Saat 11.07’yi gösterdiğinde Siyonistlerin ölüm kusan kargaları Gazze semalarını kapladılar. İşgal rejiminden havalanan 80 adet uçak, dünyanın en yoğun nüfusuna sahip Gazze’deki sivil binaları, resmi kurumları, okul, hastane ve kreşleri, alt yapıyı, camileri ve hükümet binalarını yerle bir etmek için bomba ve füze yağdırmaya başladılar.
İlk saldırılarda iki yüzden fazla kişi şehit oldu.
Dayanılması zor tablo
Her tarafta cesetler vardı… Bir dakika içinde onlarca şehit ve yaralı hastanelere getirildi. Şehit ve yaralılar birbirine karışmıştı. Olayın şoku nedeniyle bazı yaralılar yanlışlıkla şehitlerin konulduğu bölüme götürüldü. İnsanların ayakları birbirine dolanmış, büyük bir karışıklık hâkimdi. Saldırıların alçaklığı karşısında herkes şaşkındı.
Etrafa savrulan insan uzuvları, yeri kırmızıya boyayan şehit kanları, yardım isteyenlerin çığlıkları, yükselen dumanlar… Unutulacak manzaralar değildi. Büyük bir cinayet, saldırı ve insanlık dışı ve barbarca bombardıman sonucu ortaya çıkan tablo montajsız bir şekilde bir anda bütün dünyaya duyuruldu. Görüntüler herkesi şok etmişti.
İlk hava saldırısıyla yetinmeyen işgal rejimi, sekiz gün boyunca daha önce görülmemiş yoğunlukta Gazze’nin değişik noktalarını karadan, havadan ve denizden vurdu.
İşgalcilerin silah ve teknolojik imkanlarına göre oldukça mütevazı imkanlara sahip olan direniş güçleri, işgal ordusunun vahşi saldırılarına karşılık Yahudi yerleşkeleriyle Siyonist şehirleri füzelerle vurmaya başladı.
İşgal uçakları ve tankları yüzlerce okul, cami ve hastaneyi, binlerce evi hedef aldı. Saldırılarda binlerce bina kullanılamaz hale gelirken, işgal güçleri savaşta Beyaz Fosfor Bombası gibi yasak olan silahları da kullandı.
Siyonist güçlerin savaştaki hedefleri ve kara harekâtı
Siyonist işgal rejiminin bu savaşta gerçekleştirmek istediği bir dizi hedefi vardı. En önemlisi Hamas’tan kurtulmak ve Gazze’deki yönetimine son vermek, Yahudi yerleşimcileri rahatsız eden füzeleri durdurmak, direnişin elinde bulunan Siyonist asker Gilat Şalit’i kurtarıp özgürlüğe kavuşturmaktı.
Savaş başladıktan 8 gün sonra, yani 3 Ocak 2009 günü işgal güçleri kara harekâtı başlattılar. Gazze sınırından içeri giren işgal askerleri Gazze’yi birkaç bölüme ayırmak ve onları birbirinden koparmak için plan yaptı. Ancak cephenin değişik noktalarında direniş güçlerinin kahramanca direnişleri, işgal askerlerine yönelik yiğitçe tavırları, şehadete atılmaları işgalcinin planlarını suya düşürdü.
23 gün süren savaşta Filistin halkı destan yazdı. İşgalcinin işlediği katliamlara ve sergilediği vahşete rağmen teslim olmayı reddeden direnişin arkasında durdu. Büyük bir direniş gösteren direniş güçlerinin azim ve kararlığı karşısında amaçlarına ulaşmayan işgalci güç dengelerindeki farka rağmen yenik düşmüş olarak geri çekilmek zorunda kaldı.
23 gün sonra işgalci tek taraflı olarak ateşkes ilan etti. Ateşkes hayata geçirilmeden hemen önce ve çekilme tamamlanmadan işgalcinin üzerine füzeler yağmaya başladı. Bu işgalcinin savaştaki birinci hedefi olan füzeleri durdurma hedefinin başarısızlıkla sonuçlandığını gösterdi. İşgal güçlerinin ağır darbelerine rağmen Hamas Gazze’de söz sahibi olmayı sürdürdü. Bu şekilde ikinci hedef de başarısızlıkla sonuçlandı. Üçüncü hedef olan Gilat Şalit’i kurtarma ise, direnişin Siyonist askerin halen elinde olduğunu duyurması, işgalcinin bütün girişim ve saldırılarına rağmen ona ulaşamadan geri çekilmesi işgalcinin bu hedefine de ulaşamadığını ortaya koydu.
İsrail başarısız kalırken Filistinliler büyük bir direniş gösterdi
Gazze yaralarını sardı ve işgale karşı hazırlık yürüyüşünü sürdürdü. 2011 yılında tarihin en büyük esir takas anlaşmasını sağladı. Elindeki Siyonist asker Gilat Şalit’e karşılık 1047 Filistinli esiri özgürlüğe kavuşturdu. Olaylar daha tam soğumadan işgal güçlerinin Kassam Tugayları’nın Genel Komutanı Ahmed El-Ca’beri’yi suikast sonucu şehit etmesiyle 2012 yılında yeni bir savaş başladı. Direniş güçleri bu savaşta Tel Aviv’i vurarak Siyonistlerin en büyük dayanakları olan güvenlik teorisini yerle bir ettiler.
İki yıl geçmeden Siyonist işgal güçleri 2014 yılının yazında yeni bir saldırı başlattılar. Ancak bu savaş diğerlerinden farklı oldu. Direniş güçleri karadan, denizden ve havadan operasyonlar yaparak direniş tarihinde yeni destanlar yazdılar. Siyonist işgal ordusunun heybetini Nahal Uz, Ebu Mutaybak, Beyt Hanun, Zine ve Zikim Askeri Üssü’nde ayaklar altına aldı. Direnişin füzeleri Kudüs ve Tel Aviv’e ulaştı. Siyonist rejimin otoritesini hedef alan direniş güçleri işgal rejiminin en büyük uluslararası havaalanı olan Ben Gurion Havaalanında çalışmaları durdurdu.
Direniş güçleri bu savaşta yeni işgal askerlerini esir aldılar. Bu askerler, Siyonist işgal zindanlarında bulunan ve aralarında kadın esirlerin de olduğu 6500 esir için özgürlük fırsatı demektir. Esirler, özgürlükleri için yeni esir takas anlaşmasını bekliyorlar.
Furkan Savaşı, Filisin çağdaş tarihinde acı bir durak olarak tarihe geçti. Ancak Filistin halkı, ağır da olsa geldiği her duraktan daha güçlü, daha sağlam ve daha kararlı adımlarla yeni bir durağa doğru ilerliyor. O gün başlayan adımlar bugün, özgürlük ve dönüş umutlarının yakınlaştığının işaretini veriyor.