Yakın zamanda Amerika ve İsrail yetkilileri tarafından yapılan açıklamada, Amerikan büyükelçiliğinin 14 Mayıs’ta Tel-Aviv’den Kudüs’e taşınacağı belirtilmişti. Bu uygulama için 14 Mayıs tarihinin seçilmesinin nedeni bu tarihin Nakba günü yani İsrail’in 1948’de kurulduğu günün yıldönümü olmasıdır.
Trump 6 Aralık Çarşamba günü Beyaz Saray’da yaptığı bir açıklamada Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etmiş ve kabinesine Amerikan büyükelçiliğinin Tel-Aviv’den Kudüs’e taşınması için gereken çalışmayı yapmaları talimatını vermişti.
Konuyla ilgili olarak Filistin’de Hamas’ın üst düzey yetkililerinden Mahmut Ez-Zehhar aşağıdaki açıklamaları yaptı.
İsrail’in Filistin Topraklarındaki Varlığı Gayri Meşrudur
Mahmut Ez-Zehhar ilk olarak Filistinlilerin Washington’un ABD büyükelçiliğini Tel-Aviv’den Kudüs’e taşımak için belirlediği tarihe verdikleri tepkiye değinerek şu ifadeleri kullandı:
Öncelikle şunu belirtmek isterim; bizim asıl konumuz Amerika’nın büyükelçiliğini bu şekilde taşıma kararından ziyade, İsrail’in varlığının uluslararası yasalara aykırı ve gayri meşru olmasıdır; yani İsrail’in hatta Filistin’in bir karış toprağında dahi bulunması yasadışı ve gayri meşrudur, bununla birlikte eğer Amerika Doğu ve Batı Kudüs’ü resmen İsrail’in başkenti olarak tanırsa işlenen cinayetlere ortak olur, ne olursa olsun bizim bu konudaki tutumumuz değişmeyecektir ve biz Amerika’nın Kudüs’ün ne batısında ve ne de doğusunda büyükelçiliğinin olmasını kabul etmiyoruz çünkü bu topraklar Filistinlilere, Araplara ve Müslümanlara aittir.
İsrail ile ilişkileri normalleştirme yoluyla bu rejimi meşru bir rejim olarak göstermek için mevcut diplomatik çabaların tamamını kınıyoruz.
Arapların İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeleri İslam’a aykırıdır
Hamas üst düzey üyesi açıklamalarının devamında bazı Arap rejimlerinin Amerika’ya “Yüzyılın Anlaşması” olarak bilinen anlaşmanın uygulanması konusunda yardım ederek ihanet etmelerine ve İslami vahdetin gerekliliğine işaret ederek şu ifadeleri kullandı: İslami vahdet bizim son dönemlerde özellikle 2006 yılından bu yana en büyük isteğimizdir ve sadece Araplar değil İslam Ümmetinin tamamı Kudüs konusunda birlik olmalıdır.
İslam Ümmetinin birlik olması Arapların Filistin konusundaki çekimserliğini değiştirecektir ve Arapların İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeleri de İslam’a aykırıdır, bununla birlikte eğer dünyadaki Müslümanların tamamı mezhep ve ırk ayrımı yapmaksızın birlik olursa İsrail’in cinayetleri karşısında büyük bir güç oluşacaktır. Filistin ve Kudüs Mekke ve Medine gibi kutsaldır.
Umarım İslam ülkeleri bir araya gelip konferans düzenleyerek Filistin’i desteklerler ve İran bu talebi uygulanması çalışmalarının yürütülmesi konusunda gönüllü olarak adaylığını ortaya koymaktadır. Biz İran’dan İslam konferansı düzenleyerek Amerika ve İsrail’i kınamasını istiyoruz.
Direniş milli menfaatten ayrı bir konudur
Mahmut el-Zehar açıklamalarının sonunda Filistinlilerin Amerika’nın Kudüs karşıtı bu adımının ardından büyük bir intifada hazırlığı yaptıklarını belirterek, Filistin milli barışı ile ilgili olarak şunları söyledi: Batı Şeria işgal altındadır ve Filistinliler bu bölgeyi işgalcilere karşı savunmalıdır.
Elbette özerk teşkilat Filistinlilere bu bölgede direniş izni vermiyor, bununla birlikte onların bu tutumu milli menfaatlerin dışındadır ve işgalcilere karşı direnen bizler ile İsrail ile işbirliği yapan grup arasından bir ortak fikir söz konusu olamaz, buna rağmen bu konu Batı Şeria’da milli bir konudur.