Irkçı Netanyahu hükümeti; her ne kadar Gazze’yi tamamen yıkıp Gazzelileri yerinden etse de savaşı kaybetmiştir.
Siyonistlerin Gazze’deki bir hastaneyi hedef alarak Filistinli kadınları, çocukları, erkekleri ve gençleri acı şekilde öldürmesi sadece Siyonistler için değil, Batı için de bir skandaldır. Siyonist rejimin asli kimliği ve ırkçılığı, dünyadaki tüm insanlar tarafından bilinmektedir. Sahte İsrail hükümetinin ırkçı başbakanı Benyamin Netanyahu, Gazze’deki El Mamedani hastanesinin bombalanmasından bir saat önce X sosyal ağındaki hesabında şöyle yazmıştır; ‘’Bu mücadele; ışığın çocukları ile karanlığın çocukları arasındaki, insanlık ile orman kanunları arasındaki bir mücadeledir.’’ Bundan önce de İsrail Savaş Bakanı şöyle demişti: ‘’ Biz, insan görünümündeki hayvanlarla savaşıyoruz.’’ Bu ırkçılık gösterilerine rağmen Amerika ve Avrupa, Siyonist rejimin yanında yer almışlardır. Filistinli kadınların ve çocukların öldürülmesini de Siyonistlerin kendi hakkını savunması olarak görmüşlerdir. Hatta Filistinlilerin derdine ortak olmayı bile suç saymışlardır. Ezilen Filistin halkının yanında olmaya yönelik her türlü toplantı ve destek girişimi hapisle cezalandırılmıştır. Siyonistlere verilen bu büyük destek, aslında Gazze kuşatması altındaki insanların Amerikan bombalarıyla katledilmesinde Siyonistlerin yanında yer alması demektir.
Bu destek altında Netanyahu’nun ırkçı hükümeti büyük bir suç işleyerek El Mamedani hastanesinde yüzlerce kadın ve çocuğu öldürmüştür. Bu cinayet o kadar büyük ve sarsıcıdır ki konuyla ilgili ilk haber ve görsellerin yayılmasının ardından, dünyanın her yerinden Siyonistlere karşı nefret ve öfke dolu gösteriler düzenlenmiştir. İsrail, Amerika ve Avrupa elçilikleri; bu protestoların yapıldığı yerler olmuştur. Ürdün’ün başkenti olan Umman’da halk, Siyonist rejimin elçiliğini ateşe vermiştir. Ankara’da Türk halkı, Siyonist rejim elçiliğinin duvarlarına tırmanmıştır ve birkaç saatliğine sahte İsrail devletini fethetmişlerdir.
Gazze’deki El Mamedani Hastanesi’nin bombalanmasında, onlarca kadın ve çocuğun öldürülmesinden saatler sonra Tel Aviv’e gelen Amerika Başkanı Joe Biden, Netanyahu ile yaptığı görüşmede İsrail’e desteğini dile getirmiştir. Guardian gazetesine göre;Aksa Tufanı operasyonunun başlangıcından bu yana Biden, Bill Clinton’ı bile geçerek en İsrail destekçisi Amerika başkanı olmuştur. Netanyahu’ya eylemleri konusunda güvence vermiş ve kamuoyu önünde onunla en ufak bir fikir ayrılığını bile göstermemeye çalışmıştır.’’
El Mamedani hastanesinin bombalanmasında ,onlarca kadın ve çocuğun öldürülmesinden iki gün sonra İngiltere Başbakanı Rishi Sonak da Tel Aviv’i ziyaret ederek ülkesinin İsrail’e tam desteğini duyurdu. Britanya’dan da bundan fazlası beklenemezdi. Britanya, sahte İsrail devletinin ilk tohumunu Filistin’e atmıştır ve İsrail, Britanya’nın evlatlık çocuğudur. İsrail ve onun Avrupalı, Amerikalı destekçileri; El Mamedani hastanesindeki toplu katliamın sorumluluğunu üstlenmekle kalmamuş; aynı zamanda psikolojik bir savaşla bu büyük suçu Filistinli cihatçı grupların üstüne yıkmaya çalışmışlardır. Hamas’ın Gazze çevresindeki yerleşim yerlerine yönelik sürpriz operasyonunun ardından Siyonistler, Hamas savaşçıları tarafından çocukların kafalarının kesildiğine dair sahte fotoğraflar yaydı. Joe Biden da bu büyük yalan hakkında yorum yaptı ve Hamas’ın Gazze’ye yönelik saldırılarının şiddet içeren doğasına dikkat çekti. İsrail’e de Filistinli sivilleri öldürme hakkı tanıdı. Ancak Biden’ın açıklamasından kısa bir süre sonra Beyaz Saray sözcüsü, çocukların kafalarının kesilmesi olayının sahte olduğunu kabul etti.
Biden Tel Aviv’deyken, tekrar Gazze’deki El Mamedani Hastanesi’nde işlenen suçu İslami direniş gruplarına yıkmaya çalıştı. Aynı zamanda Amerikan Wall Street Journal, Gazze’deki hastane saldırısında kullanılan bombanın Amerikan MK-84 bombası olduğunu duyurdu. 84 MK bombası; Amerika Birleşik Devletleri yapımı, yaklaşık bir ton ağırlığında ve oldukça yüksek tahrip gücüne sahip, çok amaçlı bir serbest düşüş bombasıdır. BBC muhabiri ayrıca patlamanın büyüklüğü göz önüne alındığında bunu, İsrail füzesinden başka bir şey olarak değerlendirmenin çok zor olduğunu söylemiştir.
Gazze’de hastaneye yapılan roket saldırısına, insan hakları savunucusu olduğunu iddia eden Batılı hükümetlerin tepkisi; insan haklarının sadece bir slogandan ibaret olduğunu gösterdi. Eğer insan hakları dedikleri şey gerçek olsaydı; El Mamedani Hastanesi’ne saldırıdan sonra şu an tüm dünyanın çığlığının İsrail’in kulaklarını sağır etmesi beklenirdi. Ama öyle olmadı çünkü iddiaları gerçek değildi. Financial Times gazetesi; bazı isimsiz Batılı yetkililerin, Batı’nın Ukrayna’daki savaş ve işgal altındaki topraklarla ilgili insan haklarını destekleme iddialarında çelişkiler ve çifte standart sergilediğini itiraf ettiğini yazdı. Bu İngiliz gazetesinde şöyle geçmektedir;’’ Gelişmekte olan ülkelerin çoğu geleneksel olarak Filistin davasını destekleme, onlara kendi kaderlerini tayin etme hakkı verme ve Siyonist rejimin en önemli destekçisi Amerika’nın küresel hakimiyetine karşı çıkma görüşündedir.’’
Financial Times gazetesinin gelişmekte olan ülkelerin Filistin devletinin varlığına destek vermesi yönündeki görüşü, bugün dünyada hakim olan bir görüştür. Günümüzde Filistin’deki mazlumlara destek olmak küresel bir trend haline gelmiştir. Bu bağlamda yalnızca ırkçı İsrail rejimini destekleyen Batılı hükümetlerin bakış açısına dikkat etmemeliyiz. Batı kamuoyu, hükümetlerinin aksine işgal altındaki Filistin topraklarında Siyonistlerin işlediği suçlara karşı çıkmaktadır.
Gösteri dalgasına ve sosyal ağların içeriğine bakıldığında; Batılı hükümetlerin görüşünün aksine kamuoyunun, işgal altındaki Filistin topraklarındaki Siyonistlerin ırkçı doğasının farkında olduğu görülmektedir. Bu; Batılı hükümetlerin çoğunun, özellikle de Almanya, Fransa ve diğer bazı ülkelerin hükümetlerinin, Filistin’in mazlum halkına destek ifade etmek için yapılan protestolarda cezalar uygulamasına rağmen böyledir. Prostectoculara karşı bu kriminalizasyonlar, Avrupa ve Amerika ülkelerinde kamuoyunun öfkesinin dile getirilmesini engellememiştir ve insanlar sokaklara çıkmıştır.
Günümüzde dünyada güç denklemlerinde gündeme gelen en önemli değişken, dördüncü sanayi devrimi çağındaki bilgi fazlalığı ve iletişimin yaygınlaşmasıyla birlikte kamuoyunun uyanıklığıdır. Hiçbir ülke, kamuoyunun düşüncelerini dikkate almadan kendi hedefini uygulayamaz. Siyonistler her daim; Filistin’in işgalini ve Filistinlilerin ata topraklarından sürülmesini, Almanların onlara uyguladığı Holokost nedeniyle kendinlerini kurban gibi göstererek meşrulaştırmaya çalıştılar. Avrupa hükümetleri de Holokost’ta Yahudilerin öldürülmesini, Siyonistlere karşı muhalefetin boyutuna ilişkin şüpheleri antisemitizm olarak ilan etmiş ve Siyonistleri eleştirenlere yönelik cezalar belirlemiştir. Gazze halkının katledilmesi sadece Siyonistleri değil Batılı hükümetleri de rezil etmiştir. Batı’daki insan hakları savunucuları, insan haklarının da kendileri için belli sınırlara sahip olduğunu göstermişlerdir. Avrupa ve Amerika hükümetlerinin insan haklarını savunmadaki kırmızı çizgisi, sahte İsrail hükümetinde iktidara gelen Siyonistlerdir. Bu nedenle Siyonistlerin her türlü suçu işlemelerine izin verilmektedir. Onlar da Amerika ve Avrupa hükümetlerinin desteğine sahip olduklarını bilmektedirler.
Irkçı Netanyahu hükümeti; her ne kadar Gazze’yi tamamen yıkıp Gazzelileri yerinden etse de savaşı kaybetmiştir. Siyonistler 75 yıldır Filistinlilerin tamamen sınır dışı edilmesini istemektedirler. Ancak tüm hayallerini gerçekleştirememişlerdir. Artık yerinden edilmiş Filistinlilerin ikinci ve üçüncü kuşağındaki direniş akımı, önceki Filistin kuşaklarından daha güçlüdür. Bu nesiller, Siyonistlere karşı olan nefret ve kinleriyle doğup büyümüşlerdir. Gayri meşru Siyonistler var olduğu sürece davalarından vazgeçmeyecekler ve Filistin’in özgürlük davasını canlı tutacaklardır. Filistinlilerin kitlesel olarak öldürülmesi, Siyonistlere karşı direnme motivasyonunu ve iradesini eskisinden daha fazla artıracaktır.