Birkaç hafta önce ‘kuşatmanın kalkması an meselesi’ denmesi, insanların beklentilerini artırmış, umutlarını zirveye taşımıştı. Şu bir gerçektir ki, hayal kırıklığı insanı umutsuzluğa ve yıkıma götürüyor.
Gazze yıllardır bu tür umut ve hayal kırıklıkları yaşıyor. Zaman zaman kuşatmanın kalkacağından, sıkıntıların hafifleyeceğinden bahsediliyor ancak çok geçmeden işler eski haline dönüyor ve buradaki insani durum daha da kötüleşiyor.
Kimi zaman gösterilen aşırı iyimserlik ve düşmanın durumunu iyi değerlendirememe sonucu onun kötü niyetini iyi görmekten veya zaman zaman ona karşı hüsnü zan beslemekten kaynaklanıyor.
Geçtiğimiz günlerde bazı değerlendirme ve yorumları görünce doğrusu şaşırdım. Bunlar, içinde realite ile uyuşmayan düşünceler barındırıyordu. Raporlar, işgalcinin kolayca direnişe ve Gazze sınırında yapılan toplumsal faaliyetlere boyun eğdiğinden bahsediyordu.
Bu değerlendirme ve gözlemler içinde direniş gruplarının veya sahada olan güçlerin ateşkesi sağlamak ve kuşatmayı kırmak amacıyla çaba gösteren arabulucuların önünü açmak için biraz geri çekilmeleri; direniş güçlerinin eylemlerini askıya almaları ve sınırdaki yürüyüşlerin biraz gevşetilmesi gibi tavsiyeler de yer alıyordu.
Tabi bütün sorumluluğu içerde yapılan değerlendirmelere, karar mekanizmalarına veya görüş beyan edenlere yüklememek gerekir. Ancak boş dairede dönüp dolaşmamak için geçmişten istifade etmek gerekir. Bu ortamın hazırlanmasında, Filistinli grupları anlaşmaya varma ve Filistinlilerin sıkıntılarını ortadan kaldıracak anın çok yakın olduğu imajını vererek onları inandırmada arabulucuların rolü büyüktür.
Sonunda Gazze’deki Filistinli grupların açıklamalarından, yapılan bunca çabanın boşa gittiği, sürecin başarısızlıkla sonuçlandığı ve işlerin eski haline döndüğü ortaya çıktı. Bunun üzerine sınırda yapılan gösteriler hız kazanmaya başladı. Bundan sonra direnişin rolü daha da artacak. Hatta önümüzdeki aşamada işgalcinin zulüm ve saldırganlığa son vermesini sağlamak için operasyonlarını da artıracak.
İşgalci zamanı kendi menfaatleri yönünde kullanmak istiyor. Direnişi uzun soluklu görüşmelere çekmek istiyor. Bir taraftan bunu yaparken diğer taraftan Gazze ve halkına yönelik baskılarını da artıracak. Bununla maneviyatlarını kırmak, fakirlik ve muhtaçlık baskısı altında onları meydanlara inmeye zorlamak isteyecek.
Yine işgalci zaman kazanmak için arabulucular aracılığıyla gönderdiği mesajlarla balonların durdurulması ve sosyal faaliyetlerin gevşetilmesini için baskı yapıyor. Bunun için kapıları kapatıyor, saldırı ve tatbikatlar yapıyor, ateşkese yaklaşıldığı konusunda aldatıcı bir hava estiriyor.
Bu süreçte ateşkes için zaman kazanmak işgalci için önceliklidir. Çünkü zaman kazanırsa kış mevsimine girilecek. Kışın sınırdaki sosyal faaliyetler soğuklar nedeniyle azalacak ve yangın çıkarıcı balonlar etkisini eskisi gibi göstermeyecek.
Filistinli grupların kafaları üzerinde duran zaman kılıcı ve işgalcinin kendilerini uğraştırma ve oyalama politikaları konusunda uyanık olmaları gerekir. Çünkü bu bütün davaya zarar veriyor. Siyonist rejimin Filistin insanına ve toprağına saldırılarını artırdığı bu dönemde Filistin’in diğer bölgelerinin işgale karşı durma konusunda üzerlerine düşeni yerine getirmemeleri bu tehlikeyi daha da ciddi hale getiriyor.
Mültecilerin hakkını yok etme, Kudüs ve toprağı tasfiye etme planlarıyla, işgalcinin Kudüs ve Batı Yaka’da sürdürdüğü Yahudileştirme plan ve projeleri Gazze’nin suçu değildir. Aksine bu, işgalciyle onun yanında duran, açıktan ve gizliden onunla birlikte çalışanların günahıdır.
Yine günah, Gazze’yi yalnız bırakan, ona ve Filistin davasına karşı komplo içinde olanlarındır.
Sorumluluk herkesindir..
Rıdvan El-Ahres / Filistin