Gazze şeridinde yaşayan binlerce Filistinli vatandaş itirazların devam ettiği ikinci haftada ve 6 Nisan Cuma gününde işgal altındaki Filistin topraklarının sınırlarında geniş çapla varlık sergileyerek katil rejimi kınamaya devam etti.
Bilindiği üzere Filistin milleti Toprak Günü’nün yıldönümüne denek gelen geçen 30 Mart Cuma gününde Geri Dönüş yürüyüşü başlığı altında barışçıl bir yürüyüş düzenledi, ancak eli kanlı rejim İsrail askerleri barışçıl olmasına karşın bu yürüyüşü kana buladı. Bu çerçevede binlerce Filistinli vatandaş siyonist askerlerce ateşli silahlarla vurularak yaralandı, en az 30 Filistinli de şehit düştü.
Aslında mazlum Filistin milletinin düzenlediği Geri Dönüş yürüyüşü derin boyutları ve açık mesajları olan bir etkinlikti. Bu yürüyüşün ilk mesajı, Filistin milletinin hala ayakta olduğu ve katil rejimin bu millete dayattığı kuşatmalar ve uyguladığı katliamlar ve onları siyonistlere karşı direniş hareketinden vaz geçirme çabaları hiç bir zaman sonuca ulaşamayacağı yönündeydi.
Filistin milletinin düzenlediği Geri Dönüş yürüyüşünün bir başka mesajı da bu milletin her zaman işgalci siyonistlere karşı mücadelede yeni yöntemler geliştirebilecekleri ve dünya camiasının dikkatini bu rejimin mazlum Filistin milletine dayattığı acılara ve cinayetlere çekebileceği yönündeydi.
Öte yandan bu büyük hadise siyonistlere açıkça şu mesajı da veriyordu: Filistin milleti yetmiş yılı aşkın bir süredir katlandığı acılar ve avarelik durumları onları anavatan hakkından asla vaz geçiremeyecektir.
Filistin milletinin düzenlediği Geri Dönüş yürüyüşü bir başka mesajı da içeriyordu, şöyle ki Filistin ilke ve ülküleri Filistin milletini birleştirmiştir ve bu büyük yürüyüşe katılan tüm Filistinliler her türlü siyasi görüş veya örgütsel bağlardan bağımsız bir şekilde tek bir Filistin bayrağı altında birlik ve vahdet sloganı atmıştır.
Bu büyük yürüyüşün bir başka mesajı da ABD’nin popülist Başkanı Donald Trump’a hitaben verilen bir mesajdı, şöyle ki Trump’ın çağın anlaşması dediği dayatma ve yine onun Kudüs’ü siyonist rejimin başkenti olarak kabul etme girişimi asla karşılıksız bırakılmayacak ve Filistin milletinin en ezici tepkisi ile karşılaşacaktır.
Bu arada Filistin milletinin yeni itiraz dalgası siyonistleri ve başta ABD olmak üzere Batılı müttefiklerini derinden kaygılandırdığı anlaşılıyor. İsrail’de yayımlanan Maariv gazetesi Cuma günkü sayısında Gazze şeridinde kuşatmadan kaynaklanan durumu, patlama noktasına yaklaşan düdüklü tencereye benzetti.
Gerçekte Filistin milleti artık inisiyatifi kendi elinde tutmaya karar verdi. Nitekim zulüm ve işgalle mücadele eden başka milletlerin deneyimleri de Filistin milletinin işgal edilen anavatanına geri dönmek için ancak kendileri harekete geçmeleri gerektiğini ve gerici ve uzlaşmacı rejimlerden ve uzlaşma müzakerelerden hiç bir şey elde edemeyeceklerini ortaya koyuyor.
Buna göre şimdi Filistin milleti anavatanına geri dönüş hakkına vurgu yapıyor, nitekim uluslararası kararnamelerin de bu hakkı tanıdığı anlaşılıyor. Örneğin BM güvenlik konseyinin 194 sayılı kararnamesi de bu hakka vurgu yapıyor.
Öte yandan Filistin milletinin son günlerde düzenlediği bu büyük yürüyüş son zamanlarda eli kanlı İsrail rejimi ile yakınlaşmaya çalışan bazı Arap rejimlerin yüzüne indirilen bir tokat niteliğindedir. Bu yürüyüş aynı zamanda Amerika devletinin de çağın anlaşması gibi komploları ile Filistin ülküsünü asla unutturamayacağını ortaya koymuştur.