ABD öncülüğünde Polonya’nın başkenti Varşova’da düzenlenen Orta Doğu konulu konferans kapsamında bazı Arap ülkelerinin dışişleri bakanları “ilk kez” İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve uluslararası yetkililerle aynı çatı altında bir araya gelerek “Orta Doğu’daki İran tehdidi” meselesini görüştü.
Ana Gündem: İRAN TEHDİDİ!
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Netanyahu, Varşova’da 13-14 Şubat’ta düzenlenen konferans öncesinde aylarca İsrail-Filistin meselesinin çözümü yerine Orta Doğu’nun gündemine “İran tehdidiyle mücadele” konusunu yerleştirmek için mesai harcadı.
Varşova’daki organizasyonu İran tehdidine karşı Arap devletleriyle ortak mücadelede “tarihi bir dönüm noktası” olarak gördüğünü ifade eden Netanyahu, şunları söyledi:
“Bu konferans İsrail başbakanı ve önde gelen Arap ülkelerinin dışişleri bakanlarının aralarında olduğu 60 ülkeden dışişleri bakanı ve onlarca hükümet temsilcisinin, karşılıklı oturup bugüne kadar görülmemiş bir güç ve açıklıkla İran ‘rejiminin’ yarattığı ortak tehditle nasıl baş edilmesi gerektiğini konuştuğu tarihi bir dönüm noktasıdır.”
İran İle Yüzleşmeden Barış Yok
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ise İran’ın izlediği politikaların Orta Doğu’daki problemlerin temel kaynağı olduğunu iddia ederek, “İran ile yüzleşmeden Orta Doğu’da barış ve güvenlik sağlanamaz.” dedi.
Greenblatt, ABD yönetiminin konferans kapsamındaki görüşmelerde hangi ittifakı kurmaya çalıştığını belirtmese de konferansın ilk gününde yaptığı açıklamada, Filistin meselesinin artık bölgenin ana meselesi olmadığını vurguladı.
İSRAİL ve Katar, Arabistan, Yemen, Umman, BAE, Bahreyn, Fas, Mısır, Ürdün…
Greenblatt ayrıca Arap ülkelerinin temsilcilerinin Netanyahu ile aynı masa çevresinde bir araya geldiğine dikkati çekerek, “Yemen, Katar, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn dışişleri bakanlarının Netanyahu ile (aynı masa etrafında) yakın bir mesafede oturmaları ve bölgesel sorunlar hakkında açıkça konuşma yapmaları muhteşem.” dedi.
Greenblatt, Suriye ve Yemen halkının iç savaş, İran ve DEAŞ tehdidine karşı kendi sorunlarını öncelik olarak gördüklerini ileri sürerek, “Onlar (Filistinliler) ise ülkelerin ortak düşmanı İran’la yüzleşmesini engelliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
İran Başlıca Tehdit(MİŞ)!
Greenblatt, “Barış ve bölgesel güvenliğin geleceği için İran başlıca tehdit. Bu, Filistinli liderlerin anlamadığı bir durum. Sonuç olarak da yeni gerçekliklerden uzak kalıyorlar” ifadelerine yer verdi.
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Genel Sekreteri ve Filistin Başmüzakerecisi Saib Ureykat ise, Filistin yönetiminin ABD’nin Polonya’da düzenleyeceği konferansa katılmama kararı aldığını belirtmiş, Arap yetkililere de İsrail ile ilişkileri normalleştirmeme çağrısında bulunmuştu.
İran Tehdidi, Filistin Davasından Önemli
Bahreyn Dışişleri Bakanı Halid bin Ahmed Al Halife, Varşova’daki zirve kapsamında düzenlenen bir oturumda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Çocukluğumuzdan beri İsrail-Filistin ihtilafının en önemli sorun olduğunu, öyle ya da böyle bunun çözülmesi gerektiğini dillendiriyoruz ancak geldiğimiz noktada çok büyük bir meydan okumayla karşı karşıya olduğumuzu gördük. O da modern tarihimizin en tehlikeli meydan okuması olan İran İslam Cumhuriyeti’dir. Dolayısıyla halihazırda İran tehdidi ile mücadele Filistin davasından daha önemlidir.”
Siyonist İsrail Kendini Savunuyor(MUŞ)!
Aynı oturumda bulunan BAE Dışişleri Bakanı Abdullah Bin Zayid Al Nahyan da kendisine yöneltilen, İsrail’in Suriye’deki İran hedeflerine yönelik saldırılara ilişkin soruya, “Her ülkenin bir tehditle karşılaştığında kendini savunma hakkı vardır.” cevabını verdi.
Filistinliler açısından kabusa dönen ve hâlâ oldukça kanlı devam eden Netanyahu rejimiyle Arap ülkelerinin normalleşme süreci, Filistin davasının Arap dünyası için “merkezi sorun” olma özelliğini kaybettiği anlamına geliyor.
İran, Hamas ve İslami Cihad’ın Baş Destekçisi
Öte yandan Suudi Arabistan’ın Dış İlişkilerden Sorumlu Devlet Bakanı Adil El-Cubeyr de aynı oturumda İran’ın Filistin direniş hareketleri Hamas ve İslami Cihad’a verdiği desteği örnek göstererek, Tahran yönetiminin dünyanın en büyük “terör destekçisi” olduğunu iddia etmişti.
Başta Körfez olmak üzere Arap ülkelerinin, özellikle son yıllarda resmi yollarla ve aleni bir şekilde, tarihinin en sağcı hükümetinin iktidarda olduğu İsrail ile ilişkilerini normalleştirmek için adeta birbirleriyle yarıştığı görülüyor.
Siyonist İsrail İle Son Sürat Normalleşme
Bölge halklarının “Filistin ve diğer Arap topraklarının işgalcisi” olarak gördüğü İsrail’le, Arap ülkelerinin normalleşme sürecinin, özellikle son üç yılda davetler, ziyaretler, toplantılar, bildiriler ve etkinlikler aracılığıyla hızlanması dikkati çekiyor.
Netanyahu daha önce yaptığı bir açıklamada, Filistin ile herhangi bir diplomatik süreç gerçekleştirmeksizin Arap ülkeleriyle normalleşme sürecinin devam ettiğini belirtmiş ve şunları söylemişti:
“Halihazırda olan şudur, biz Arap dünyasıyla bir normalleşme süreci içindeyiz ve bu süreç Filistinlilerle de herhangi diplomasi yürütmeden gelişiyor.” ifadesini kullanmıştı.