Siyonist rejimin Kudüs’teki yasadışı eylem ve politikalarına karşı uluslararası eylemden sorumlu olan Arap Dışişleri Bakanları Komitesi, dün 21 Nisan’da Ürdün’deki acil toplantısında, Kudüs ve Mescid-i Aksa’daki Siyonist saldırganlığın derhal durdurulması gerektiğini vurguladı.
Filistin, Siyonist rejimin cinayetlerine bir kez daha tanık oluyor. Her yıl olduğu gibi Ramazan ayının başlaması ile bu cinayet ve suçlar daha da artıyor. Geçen Cuma günü Mescid-i Aksa’da Siyonistlerin Filistinlilere yönelik saldırısı sonucu 450’den fazla kişi yaralandı ve 400’den fazla kişi gözaltına alındı. İsrail’in Filistinlilere yönelik askeri saldırıları son günlerde devam ederek onlarca kişinin yaralanmasına neden oldu.
Arap ülkelerinin bu suçlara karşı sessiz kalmasına yönelik Filistinlilerin yoğun eleştirilerinin ardından, Arap Dışişleri Bakanları Komitesi nihayet Ürdün’de Kudüs’ü desteklemek için bir toplantı düzenledi. Fakat toplantıya tanınmış simaların da yokluğu dikkatlerden kaçmadı. Beklendiği gibi, BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed ve Suudi Dışişleri Bakanı Faysal bin Farhan da toplantıda hazır bulunmayanlar arasındaydı.
BAE, son günlerde kendi topraklarında bir Yahudi yerleşimi inşa etmeyi kabul etmek ve 15 Mayıs’ta korsan rejim İsrail’in kuruluş yıldönümü kutlamalarına katılmayı kabul etmekle Filistin karşıtı iki girişimde bulundu.
Ürdün’de sözkonusu oturum, bu ülkelerin Siyonist rejim ile barış anlaşmasını imzaladıkları ve son aylarda da BAE ve Bahreyn’e paralel olarak korsan rejim ile ilişkileri normalleştirmeye doğru adım attıkları bir ortamda düzenlendi. Filistin özerk teşkilatı dışişleri bakanı Riyad el-Maliki de Filistinlilere destek bağlamında her hangi bir adım atmazken teşkilat başkanı Mahmut Abbas da şehadet operasyonlarını kınadı.
Dolayısıyla Siyonist rejimin Filistin meselesini desteklemek için Arap ülkeleri arasındaki görüş ayrılığından yararlandığı söylenebilir, cinayetlerin şiddetlenmesinin sebeplerinden biri de budur. Siyonist rejim, bu tür toplantıların Filistinlilere bir şey kazandırmayacağına ve ülkelerin eylemleriyle çelişen bir beyan politikasından başka bir şey olmadığına inanmakta.
Toplantının kapanış bildirisi de katılan dışişleri bakanlarının sadece Siyonist rejimin eylemini kınadıklarını gösteriyor. Arap dışişleri bakanları kapanış bildirisinde, Güvenlik Konseyi’ni Siyonist rejimin Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarını durdurmak için derhal harekete geçmeye çağırarak, Kudüs’ü, kutsal yerleri ve Filistin halkını desteklemek için gerekli tüm önlemleri alacaklarını vurguladılar.
Bu talep, BAE’nin Güvenlik Konseyi’nin daimi olmayan üyesi olduğu olmasına rağmen Filistin’i desteklemek için herhangi bir adım atmamakla kalmıyor, aynı zamanda İsrail’in bölgedeki en önemli ortağı haline geldiği ve diğer Arap ülkelerini korsan rejimle ilişkileri normalleştirmeye ve geliştirmeye teşvik ettiği bir dönemde geliyor.
Arap dışişleri bakanları toplantısına katılan Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Abu al-Gheit, bu toplantının, Arap ülkelerini Kudüs’te olanlara karşı protesto etmek için uluslararası topluma bir mesaj olarak nitelendirdi. Bu iddia Filistinlilerin Kudüs’teki işgalci rejimin cinayetlerine karşı direnişlerinin ve hareketlerinin, Kudüs’teki gelişmelere ve İsrail işgali ve suçlarına ilişkin uluslararası topluma verilecek en iyi ve en önemli mesaj olduğu bir dönemde ortaya atılıyor.
Arap bakanlar, çatışmayı çözmek için ciddi müzakerelere başlamak için yoğun çabalar çağrısında bulundular fakat Filistin özerk teşkilatının tecrübesi, Siyonist rejimle müzakerelerin barışa ve şiddetin azalmasına yol açmayacağını açıkça gösteriyor.
Gerçek şu ki Filistinlilerin bugün sloganlara değil, İsrail rejimi karşıtı politikaları benimsemek için Arap dünyası ve İslam dünyasında uzlaşmaya ihtiyaçları var. Aslında İsrail rejimi içeriden çok kırılgan ve bu kırılganlığı telafi etmek için Arap dünyasındaki tefrika oluşturmaya ve Filistin meselesini marjinalleştirilmeye başvuruyor.