Sima Buhus, Kudüs’ün Filistin kenti olduğunu, onun siyasi ve toplumsal gerçeğini değiştirmeye çalışmanın barış ümitlerini ortadan kaldıracağını ve bütün bölgeyi ateşe vereceğini söyledi.
Filistin sorunu, uluslararası toplumun asıl gündem maddelerinden biridir. Ancak bu sorun, gitgide değer kaybetmeye başladı. Eski dönemlerde Arap ülkelerindeki rejimlerin meşruiyet kaynağı Filistin halkının anti Siyonist mücadelesine bağlılık oranıyla ölçülürdü.
Günümüzde bu değerler ve meşruiyet ölçüsü erozyona uğradı ve Arap rejimleri Filistin ülküsünü kaybedip, hatta ırkçı İsrail rejimiyle ittifaklar geliştirip, Filistin halkının çilelerine yenilerini katıp, onların temel hak ve özgürlüklerini ve bağımsızlık mücadelesini Siyonist işgalcilere feda etmeye başladılar.
Filistin topraklarının yüzde 86’sını işgal eden soykırımcı İsrail rejiminin varlığı ise, Batılı güçler açısından büyük bir öneme sahiptir. Elbette Batılı devletlerin meşruiyeti ırkçı İsrail rejimine verdikleri destekle ölçülmüyor. Ancak İsrail’e destek vermek, büyük önem taşımaktadır.
Bu nedenle Batılı güçlerin Siyonist rejime verdikleri destek artarak devam etmektedir. Bunun bir istisnası da vardır. Nitekim Amerika eski başkanı Barack Obama hükümeti çalışma döneminin son günlerinde, ırkçı İsrail rejimi hakkında BM güvenlik konseyinin 2334 sayılı kararı veto edemedi ve dolayısı ile karar kabul edildi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2334 sayılı kararı uyarınca, Siyonist İsrail’in 1967’deki “6 Gün” Savaşı’ndan sonra işgal ettiği topraklardaki yerleşim faaliyetleri durdurulmalıdır. İsrail’i “uluslararası hukuka aykırı yerleşim faaliyetlerini derhâl ve tamamen durdurmaya” çağıran karar, 23 Aralık 2016’da kabul edildi.
Ancak Amerika’nın aşırı sağcı ve cumhuriyetçi başkanı Donald Trump, bu kararı göz ardı edip, etkisiz hale getirmeye çalıştı. Nitekim Trump, Amerika elçiliğini Kudüs’e taşıyabileceklerinden söz etti. Rusya da batı Kudüs’ün soykırımcı İsrail’in başkenti olduğunu iddia etti.
Amerika ve ırkçı İsrail, İşgal altındaki Kudüs’ü Siyonist rejimin başkentine dönüştürmeye çalışıyorlar. Ancak BM güvenlik konseyinin 252, 267, 465, 478 sayılı kararı uyarınca Siyonist İsrail rejiminin Kudüs’te yapacağı her türlü değişiklik yasak ve uluslararası hukuk ihlalidir.
Filistin Ulusal hükümetinin de vurguladığı gibi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 242 sayılı kararı ile Doğu Kudüs Siyonist rejimin işgali altındadır. Kurulacak Filistin devletinin başkenti de doğu Kudüs’tür. Kudüs açık bir şehir olup fiziksel bölünmesi söz konusu olmaz; ibadet özgürlüğü, dini yerlere girişin ve bu yerlerin korunması garanti altına alınmalıdır.
Kudüs’ün İşgalinin devam etmesi ve hatta küstahça Siyonist rejimin başkenti ilan edilmesinin asıl nedeni, Arap halkına rağmen Arap rejimlerinin Filistin ve Kudüs’e kararlı destek vermekten kaçınıp Amerika’nın baskısıyla Siyonist İsrail rejimiyle uzlaşıp ittifak kurmalarıdır.
Arap ve Müslüman Milletler, gerici, dikta ve işbirlikçi Arap rejimlerine rağmen, Filistin ve Kudüs’e özel bir önem vermektedirler. Arap rejimleri, Amerika ve İsrail rejiminin karşısında Kudüs’ün işgali ve Siyonist rejimin başkentine dönüşmesi konusunda uzlaşsalar bile, İslam ve Arap milletleri asla bu işgalcilik ve zorbalığı kabul etmeyecektir.
Bu nedenle Ürdün krallığının BM daimi temsilcisi Sima Buhus’un Kudüs hukuki statüsünün değiştirilmesiyle bütün bölgenin ateşe verilebileceği konusundaki uyarıları dikkate alınmalıdır.