Siyonist TRUMP Ateşle Oynuyor!

Gerçekte Amerika Başkanı Donald Trump geçmişte alınan kararlar ve izlenen stratejiler Ortadoğu bölgesinin en önemli münakaşasını çözümleyemediğini ileri sürerek bu yüzden Beytulmukaddes’i çakma rejim İsrail’in başkenti ilan ettiğini ileri sürüyor. Trump bu kararı Ortadoğu bölgesinde barışı sağlamak için aldığını ileri sürerken, dünya medyası ve siyaset çevreleri ve hemen hemen tüm ülkeler ve bölgesel ve uluslararası kurum ve kuruluşlar Trump’ın bu kararına karşı çıktı.

Amerika Başkanı Trump’ın Kudüs kararına gösterilen tepkilerde Trump’ın son yirmi yılda Filistin’de barış sağlanamadığını ve bu yüzden kendisi bu kararı alarak daha iyi bir sonuca ulaşmak istediğini ileri sürmesi üzerinde duruldu. Trump hatta bir adım daha ileri atarak ABD Dışişleri Bakanlığına Amerika’nın Tel aviv’deki büyükelçiliğini Beytulmukaddes’e taşıma zeminini şimdiden hazırlamaya başlamasını söyledi.

Ancak Batılı siyaset ve medya çevrelerinin gözden kaçırdığı önemli bir nokta şu ki Ortadoğu bölgesinde münakaşaların tırmanması ve bölgenin barıştan uzaklaşmasının asıl sebebi, Amerika yönetimi ve kuklası korsan İsrail’in izledikleri politikalar olduğudur, nitekim bu ikili hiç bir kurala, kanuna ve hatta uluslararası kararnamelere bağlı kalmıyor ve Filistin milletinin en temel haklarını ayaklar altına alıyor.

AB, BM, Papa, Ortadoğu ve dünyanın bir çok ülkesinin liderleri ABD Başkanı Trump’ın Kudüs kararını eleştirdi ve bu kararın doğuracağı sonuçları hakkında uyarılarda bulundu.

Reuters ve Associated Press gibi haber ajansları yayımladıkları raporlarda bu tepkilere yer verdi. Papa bir konuşma yaparak BM’nın Kudüs’le ilgili kararlarına ve bu kutsal kente hakim olan şimdiki duruma saygı gösterilmesini istedi.

BM ise bu kararı yıkıcı ve doğrudan müzakerelerle barışa ulaşma yolunda ciddi bir engel niteledi. BM da Trump’ın Kudüs kararını bölgede barış ve iki devletli çözüm yolunda ciddi bir sorun niteledi. Almanya Dışişleri Bakanlığı Trump’ın kararını yapıcı olmayan karar olarak değerlendirirken, İngiltere Başbakanı Teressa May de bu kentin münakaşanın iki tarafından birine verilmesine karşı olduklarını vurguladı.

Bölgede ve dünya genelinde bir çok ülke Amerika Başkanı Trump’ın kararına tepki göstererek kararı uluslararası anlaşmalara aykırı niteledi. Papa konuya gösterdiği tepkide, bu karara karşı sessiz kalamayacağını belirtti. BM sözcüsü da konuda duyulan derin kaygıdan söz etti ve AB liderleri de karardan duydukları ciddi kaygıyı vurguladı.

Amerika’da yayımlanan Newyork Times gazetesi, Amerika’nın Britanya, Fransa, Almanya ve İtalya gibi güçlü müttefikleri bile Trump’ın bu kararını büyük hata nitelediklerini yazdı.

Gerçekte dünya liderleri tek ses Trump’ın Kudüs kararını BM kararnamelerine aykırı olduğunu ve mevcut süreçleri engelleyeceğini ve dünyanın en ciddi münakaşalarından birini yeniden alevlendireceğini belirtti.

Telegraph gazetesi ise Arabistan rejiminin ABD Başkanı Trump’ın Kudüs kararına gösterdiği tepkiye yer verdi ve Suud rejimi bu kararı adil olmayan sorumsuzca alınan bir karar nitelediğini yazdı. Ancak Trump bu kararı Amerika’nın barış sürecini izleme yolunda çıkarlarını temin edebilecek en iyi karar olduğunu belirtti.

İşgal altındaki Filistin’de de Hamas ve Filistin özerk teşkilatı yetkilileri bu karara sert tepki verdi ve sonuçları hakkında uyarılarda bulundu.

2012 yılında Vatikan, Beytulmukaddes için uluslararası bir güvence belirlenmesini ve böylece bu kentte tüm semavi dinlerin özgürlüğü korunmasını ve bu dinlerin izleyenleri rahatça ve hiç bir engelle karşılaşmaksızın kutsal mekanlarına ulaşabilmelerinin sağlanmasını istemişti. Ancak korsan İsrail bu öneriye karşı çıktı. Şimdi ise Papa başarılı bir diyalog gerçekleştirmenin ilk şartını karşılıklı saygı ve tüm insanların hakları tanınacak şekilde bu saygıya yönelik yükümlülüğü takviye etme şeklinde beyan ediyor.

Newyork Times gazete konu ile ilgili raporunda üzerinde durduğu ilginç bir nokta ise ABD Başkanı Trump’ın konuşmasında bu karara karşı direniş ve itirazların şekillenebileceğine işaret etmesiydi. Trump Amerika’nın çeşitli güvenlik ve istihbarat kurumlarına  Amerika’ya ait olan mekanları ve çıkarları korumak için gerekli tedbirleri almaya çağırdı.

İngiltere’de yayımlayan Telegraph gazetesi ise bu doğrultuda yayımladığı raporda, Trump’ın konuşmasından sonra Amerika’nın Ortadoğu bölgesindeki tüm büyükelçilikleri bazı muhtemel saldırılara karşı güvenlik tedbirlerini arttırdığını belirtti.

Öte yandan Amerika Dışişleri Bakanlığı da dünya genelindeki vatandaşlarını uyardı ve muhtemel siyasi kargaşalara, şiddet olayları, protesto eylemleri ve bazı suç durumlarına karşı uyanık olmalarını istedi.

Dünya medyası ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs kararı hakkında çeşitli yorumlarda bulundu. Bazı gözlemciler Trump’ın bu hareketi iç ve dış arenalarda sonuçları olacağını belirtti. Ancak ilginçtir ki dünyada siyonist rejim İsrail elebaşılarından başka hemen hemen hiç kimse Amerika Başkanı Trump’ın bu kararından hoşnut olmadı.

Amerika’nın Washington Post gazete bir raporunda Trump’ın hareketini büyük bir risk niteledi. Gazete Kudüs hakkında son onyıllarda yaşanan tarihi gelişmelere işaret ederek, ABD Başkanı Trump bu kararın bölgede mevcut şartları tanıma anlamına geldiğini ileri sürdüğünü, Trump hatta Amerika’nın önceki başkanlarının izlediği politikaları eleştirdiğini, fakat bu tutumu bölgenin ve Amerika’nın siyasi durumuna yönelik bir çok tehlikeye yol açabileceğini kaydetti. Washington Post da Trump’ın bu tutumu bir çok müttefiki tarafından da eleştirildiğini vurguladı.

Washington Post gazetesi raporunun devamında, bu şartlarda ve bölgede eski çözüm yollarını destekleyen tarafların bile Amerika’nın bu kararına karşı çıkanların saflarına katıldığı bir sırada bölgede barış ve istikrara ulaşmanın çok zor olacağını belirtti.

Gazete ABD Başkanı Trump’ın Kudüs kararı ve bölgenin mevcut şartları Amerika’nın sünni müttefiklerini de geri adım attırdığını ve bu da İran’ın eğilimleri için üstün konum yarattığını vurguladı.

Atlantic derğisi ise “büyükelçiliği taşımak” başlıklı bir rapor yayımlayarak şu değerlendirmede bulundu:

Trump Beytulmukaddes’te yaptığı son hamleyi bölge sorunlarının çözümü ve ABD’nin siyasi düşmanlarını susturma manevrası niteliyor. Ancak bazı gözlemciler Trump’ın bu kararı ile aslında Amerika’nın iç siyaset arenasında biraz hareketlilik yaratmak istediğini belirtiyor. Zira bu karar Trump’ın eski milli güvenlik danışmanı Michael Felin’in mahkum olmasından sadece bir kaç gün sonra alınarak açıklandı.

Dolaysıyla Amerika’nın sorun yaratan bu hareketi üç bileşenden oluşuyor. İlkin Amerika Başkanı çeşitli siyasi sorunlarla uğraşıyor. İkincisi Trump’ın çabaları dış tepkilere yol açıyor ve sonuçta Amerika içinde vatanseverlik duygularını tahrik edebilir. Üçüncüsü ise Amerika’nın politikalarında halis ve tam bir çarkı ortaya koyuyor.

Atlantic dergisi Amerika’nın Beytulmukaddes’e yönelik izlediği politikaların mazisini irdeledikten sonra şu sonuca varıyor:

Trump’ın beyaz sarayı Beytulmukaddes kartı ile oynamanın ve bu konudaki uyarıların doğuracağı sonuçları ne denli idrak ettiği pek bilinmiyor. Hâla Trump’ın iç arenaya dönük hedefleri hakkında bir çok soru işareti bulunuyor, fakat bu saptırıcı taktik şu anda akılcı bir hareket gözükebilir. Nitekim George Bush’un Trump’ı uyardığı gibi, ABD Başkanı belki şimdi bir hareketi başlatabilir, fakat bu yolu sonuna kadar doğru biçimde izleyememe riski de vardır.

İngiliz The Guardian gazetesi de ABD Başkanı Trump’ın Kudüs kararını dikenli bir yolda çıplak yürümeye benzetti ve bu da büyük zararlara yol açabileceğini vurguladı. Nitekim işgal altındaki Filistin’de yeni bir intifada başlayabileceğini ve bir kaç yıl boyunca savaş, ateş ve kanı beraberinde getirebileceğini belirten gazete şöyle devam etti: başta Arapların bu konunun ve Beytulmukaddes’in tarihi mazisi yüzünden göstereceği sert tepki bir ölçüde doğal olabilir, fakat bu kez daha farklı bir intifada başlayabilir. Yeni tur çatışmalar ise Filistinlilerle İsrail ordusu arasında Beytulmukaddes üzerine olmayacak ve asıl Filistin halkının vatandaşlık ve hakimiyet hakları ve genelde insan hakları ihlal edildiği için olacaktır.

Filistin meseleleri uzmanı Hayyam Zaabi, Amerika Başkanı Trump’ın Amerika’nın Tel aviv’deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı Filistin davasının tarihi gerçeklerini asla değiştiremeyeceğini ve vahdet ve direniş, Kudüs ve Filistin topraklarını tek kurtarma yolu olduğunu belirtiyor. Zaabi bu konuda İslam dünyasından geniş kapsamlı bir strateji izlemesini istiyor. Filistin davası Suriye’nin de daimi kaygılarından biri olduğunu belirten Zaabi şöyle diyor:

Suriye Filistin davasını daimi kaygısı olarak bilmesi için hiç bir delile veya gerekçeye ihtiyacı yoktur, zira Filistin davası Suriye meselesinin de bir parçasıdır. Yani ne Filistin Suriye’siz kurtulabilir, ne de Suriye Filistin’e karşı duyarsız olabilir.  Zira bu durumda bir çok irticai Arap rejimi gibi esas meselesinden vaz geçmiş olur. Filistin meselesi Suriye için bir risalet, bir takdirdir. Nitekim Suriye’nin Filistin davasına yönelik sabit ve değişmez tutumu Filistin milletinin gerçek dayanağıdır ve Suriye son on yıllarda bu tutumun bedelini ödemiş ve ağır zararlara katlanmıştır. Amerika’nın Kudüs’le ilgili yeni tutumu ise siyonist rejime bazı Arap rejimlerle birlikte Filistin davasını unutturma fırsatı yaratmaya yöneliktir.

Filistin meseleleri uzmanı Hayyam Zaabi şöyle devam ediyor:

Strateji meseleleri uzmanları ve politikacılar ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü gerçek sahiplerinin elinden alıp siyonistlere verme vaadi ile aslında siyonist lobileri hoşnut etmek ve Amerika içinde sarsılan siyasi konumunu sağlama aldıktan sonra seçim kampanyaları sırasında verdiği bir sözü yerine getirmek istediğine inanıyor. Ancak Suriye yönetimi Amerika’nın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesini ve büyükelçiliğini bu kente taşıma kararını şiddetle kınadı ve sonuçları hakkında uyardı bulundu.

Suriye yönetimi ayrıca defalarca uluslararası yasalara aykırı olan bu tür tek yanlı kararlara karşı olduğunu ve bu kararların Kudüs’ün işgal altında bulunan bir kent olma statüsünü değiştiremeyeceğini vurguladı. Filistin davası Kudüs başkenti bağımsız Filistin devleti kuruluncaya dek devam edecektir, nitekim Filistin’in geleceğini Trump gibi biri asla belirleyemez. Bu kentin geleceğini tarih ve Filistin davasına bağlı kalanlar belirleyecektir ve o zaman kadar da bu kent Arap ve İslam ümmetinin kalbinde yaşamaya devam edecektir.

Filistin meseleleri uzmanı Hayyam Zaabi şöyle devam ediyor:

Filistin davası asla silinmeyecektir, zira bu mesele haktır ve tarihi bir hak sayılır. Herkes, düşmana karşı ancak direnişle zafer elde edilebileceğini bilmelidir. Bu yüzden açık ve sabit ve daimi bir strateji ekseninde birlik olmalı ve işgalcileri zillete düşürmeyi takip etmeli ve askeri, medya ve yargı gibi alanlarda her türlü direnişi sergileyerek Filistin ve diğer İslamî topraklarda işgalcileri yok etmeliyiz.