Yerleşimler, Batı Şeria’da özel mülkiyet kapsamındaki topraklar üzerinde bulunuyor. Parlamento’dan 52’ye karşı 60 oyla geçen yasa İsrail’in bu topraklara el koymasını kanun dışı olmaktan çıkarıyor.
Arazinin Filistinli sahiplerine başka bir toprak parçası ya da para verilmesi öngörülüyor.
Filistinliler kararı “hırsızlığın yasallaşması” sözleriyle kınadı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü yasanın “İsrail’in uluslararası hukuku gözardı ettiğini” gösterdiğini, “Batı Şeria’daki fiili kalıcı işgali” derinleştirdiğini ve “Trump yönetiminin onları (İsrail hükümetini) Uluslararası Ceza Mahkemesi tetkikinden koruyamayacağını” söyledi.
Böylece Siyonist İsrail rejimi meclisi Kenesset, işgal altındaki Filistin topraklarına inşa edilen 4 bin yerleşimi ‘yasallaştırmış oldu. İşgal rejiminin bu tartışmalı tasarısı şimdiye kadar sert tepkilere yol açmıştı.
Yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerini yasallaştırmayı öngörüyor
Söz konusu yasa tasarısı, Batı Şeria’da geçen yıllar içerisinde inşa edilen Yahudi yerleşim birimlerini yasallaştırmayı öngörüyor. Bölgede 1948 ve 1967 yıllarında Filistin’den çevre ülkelere göç etmek zorunda kalanların malları “kayıpların mülkleri” olarak tanımlanıyor.
Doğu Kudüs ve Batı Şeria, 1967’den beri İsrail tarafından işgal altında tutuluyor. İşgal altındaki Doğu Kudüs’te 200 bini, Batı Şeria’da ise 400 bini aşkın Yahudi yerleşimci bulunuyor. Uluslararası hukuka göre bu bölgelerdeki tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul ediliyor.
Siyonist İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun başlangıçta uluslararası tepki ve yasal sonuçları sebebiyle öneriye karşı olduğu, ancak sonrasında destek vermeye karar verdiği biliniyor. ABD Başkanı Donald Trump, yaptığı açıklamalarda İsrail yerleşimlerine karşı olmadığını vurgulamış ve özellikle Trump’ın ABD başkanlık koltuğuna oturmasından sonra siyonist İsrail rejiminin bu yöndeki adımlarında artış olmuştur.
Bu arada Filistin Özerk teşkilatı da İsrail’in bu girişimini kınayarak, siyonist rejimin bu tutumunun BM Güvenlik konseyinin 2334 sayılı kararnamesine aykırı olduğunu ve derhal durdurulması gerektiğini bildirdi.
BM Güvenlik Konseyi 23 aralık 2016 tarihinde işgal rejimi İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim yerleri inşa etmesine son vermesini öngören karar tasarısını kabul etmişti. 15 üyeli BM Güvenlik Konseyi’nde 14 ülke karar tasarısının lehine oy kullanırken, sadece ABD beklenmedik bir şekilde tasarıyı veto etmeyerek, çekimser kalmıştı.
Malezya, Senegal, Yeni Zelanda ve Venezuela tarafından hazırlanan metinde, İsrail’in Batı Şeria’da inşa ettiği yeni yerleşim yerleri uluslararasın hukuku ihlâl edilmesi olarak değerlendiriliyor ve iki devletli çözümün önünde bir engel olarak nitelendiriliyor.
Ancak Trump’ın Beyaz Saray’da göreve başlaması ardından siyonist rejimin işgal altındaki Filistin topraklarında hırçınlıkları kat kat artmış ve BM güvenlik konseyi kararnamesini resmen hiçe sayarak ardı ardına yeni konut ve sitelerin inşa edilmesi kararı almıştır. Şimdi ise işi bir adım ileri götürerek, BM Güvenlik konseyinin 242, 338 ve 2334 sayılı kararnamelerine rağmen tüm dünyayla alay edercesine kendi bildiğini okumakta ve her gün Filistin halkından bir grubu daha kendi ev ve barklarından dışarı atarak onların evlerini ellerinden almakta ve yeni site inşa kararları çıkarmakta veya mevcut sitelerin genişletilmesi yönünde adımlar atmaktadır.
Bu ise işgal rejimi İsrail’in kesinlikle hiç bir uluslararası kanun ve kurala saygılı olmadığını ve başka devletlerin taleplerini hiçe saydığını, kendi zulmünü daha da artırma konusunda hiç bir girişimden geri kalmayacağını göstermiştir. Nitekim böyle bir ortamda ve Trump’ın iktidara gelmesiyle dünya siyaset arenasında meydana gelen yeni fırtına dalgalarından da yararlanarak, sözde mecliste kanun tasvip ettirerek ve site inşa girişimlerinin kanun hükmünce yapıldığını ima etmek suretiyle kendi çirkef planlarını hayata geçirmeye çalışmaktadır.
ABD’nin destekleri sayesinde giderek hırçınlaşan siyonist İsrail’in bu yayılmacı girişimleri bir kez daha dünya kamu oyunun dikkatini kendi üzerine çekmiş ve İsrail’in kesinlikle uluslararası talep, kanun ve kurallara saygısının olmadığını, onlara bir değer vermediğini gözler önüne sermiştir.
İsrail’in yayılmacı politikalarında ısrarcı olması bu rejimin kesinlikle siyonist siteleri genişletme politikasından geri adım atmak niyetinde olmadığını İsrail’in ana politikasının yayılmacılık ve işgal üzere kurulu olduğunu ve bu siyasetleriyle bölge ülkelerine yönelik sürekli bir tehdit sayıldığını göstermiştir. İşgal rejimi yetkilileri bu siyasetlerden uzaklaşılmasının ise gerçekte siyonist İsrail rejiminin ölümü olacağını çok iyi bilmekteler. Nitekim siyonist yerleşkelerin işgalci İsrail için önemi, bu rejimin eski savaş bakanlarından Muşe Dayan’ın açıklamalarında daha belirgin görülmekte: Muşe Dayan diyor ki: muhtelif bölgelerde İsrail tarafından inşa edilen sitelerin korunmasına devam edilecek. Zira gelecekte bu sitelerin sınırları İsrail’in sınırlarının bir parçası olarak tescillenecek.”
Diğer yandan, İsrail’in bu yayılmacı ve saldırgan girişim ve siyasetlerinin bizzat Amerika’nın yeşil ışığıyla gerçekleştiğini artık dünyada bilmeyen kalmamıştır ve özellikle ABD’de Donald Trump’ın iktidara gelmesi ve bizzat Amerika’da bir Yahudi bakanlar kurulu oluşturulmasıyla bu daha bir su yüzüne çıkmıştır.