Bu yerleşke, işgal altındaki Filistin’de Tel aviv’in Amerika Başkanı Trump işbaşına geldikten sonra inşaatına başlanacağını açıkladığı üçüncü yerleşke oluyor.
Oysa bundan önce ve geçen yılın Aralık ayında BM güvenlik konseyi üye ülkelerin oy birliği ile 2334 sayılı kararnameyi onayladı. Kararnamede eli kanlı rejimin 1967 yılında işgal edilen Filistin topraklarında her türlü yerleşke inşaatı illegal olduğu vurgulandı.
Aslında uluslararası camianın itirazları ve İsrail’in yayılmacı politikalarının kınanması doğrultusunda çıkarılan bu kararname bir kez daha siyonist rejimin yerleşke inşaatı uluslararası konvansiyonlara ve BM kararnamelerine aykırı olduğunu ortaya koydu.
Bu konvansiyonlarda ve kararnamelerde defalarca siyonist rejimin işgal ettiği Filistin topraklarına her türlü müdahalesi illegal olduğu vurgulanıyor ve Tel Aviv’den bu yerleşkeleri kapatmasını istiyor. Ancak siyonist yerleşkeler katil rejimin ana damarı sayılıyor ve korsan İsrail yerleşke inşaatını geliştirerek işgal altındaki Filistin topraklarında illegal varlığını pekiştirmeye çalışıyor ve türlü yollara baş vurarak bu şom politikasını ilerletiyor.
Gerçekte siyonist rejim için bu yerleşkelerin ne kadar önemli olduğunu anlamak için bu rejimin 1970’li yıllarda savaş Bakanı olan Moşe Dayan’ın sözlerine bakmak yeterlidir. Başta Moşe Dayan olmak üzere siyonist rejim elebaşılarına göre yerleşke inşaatı her zaman bu rejimin sınır çizgilerini belirleyen bir çakışmadır ve yerleşke inşaatı arttıkça pratikte eli kanlı rejimin sınırları da ilerlemekte ve işgal altına alınan topraklar da artmaktadır.
Öte yandan siyonist İsrail rejimi işgal altındaki Filistinli bölgelerde yerleşke inşaatını arttırma üzerinde ısrarını sürdürmesi uluslararası camia tarafından tepki ile karşılanırken, Amerika’nın yeni Başkanı Donald Trump’ın bu yayılmacı ve illegal politikaya tepki göstermemesi dikkat çekiyor.
Trump bilakis seçim kampanyaları sırasında ve o günlerde siyonist rejim yetkilileri ile görüşmelerinde demokrat rakibi Hillary Clinton gibi defalarca İsrail’ın yayılmacı politikaları ve siyonist yerleşke inşaatı ve Filistin milletine karşı cinayetlerini desteklemişti.
Bu arada Amerikalı yetkililer yeni Başkan Trump’ın korsan İsrail’e çok yönlü desteklerinden hareketle 2334 sayılı kararname onaylandıktan sonra BM güvenlik konseyini bu karardan vazgeçirmeye çalıştılar, hatta bu çerçevede Amerika’nin BM yeni temsilcisi Nikki Haley BM’yi Washington’un mali yardımlarını kesmekle tehdit etti. Haley yaptığı açıklamada, beyaz saray yeni bir karar üzerinde çalıştığını, karar alındığı takdirde Amerika yönetiminin BM’ye milyarlarca dolarlık mali yardımı kesilebileceğini söyledi.
Aslında Trump’ın bu tür uygulamaları da BM teşkilatına ve işlevlerine asla inanmadığını gösteriyor. Bilindiği üzere Amerika yönetimi BM’nin yıllık bütçesinin %22 kadarını karşılıyor ve yine bu teşkilata bağlı olan barış gücünün operasyonları için gerekli olan bütçenin de %28 kadarını Amerika karşılıyor, ancak Amerika bu sözde yardımlarına karşı sürekli BM’den taviz koparmaya çalışıyor ve bu yönde BM yöneticilerine baskı uyguluyor.
Öte yandan Amerika yönetiminin BM güvenlik konseyinin siyonist yerleşkeleri kınayan kararnamesini geri çektirme çabalarına paralel olarak Tel aviv’in de bu bağlamda faaliyetlerine ivme kazandırdığı gözleniyor. Gerçekte Tel aviv’in söz konusu kararnameye rağmen şimdiye kadar hazırladığı en büyük siyonist yerleşke projesini gündeme getirmesi, Amerika ve bu rejimin Tel aviv’in yayılmacı politikaları konusunda BM güvenlik konseyinin bu tür kararnamelerini dahi hiçe saydığını ve umursamadığını gösteriyor.