RAHME Kapısı, İhanetler ve Son SIĞINAK!

Halkların yaşadığı tecrübelerde hiç kimsenin yok sayamayacağı ve örtemeyeceği bir gerçek var. Bir ülke işgale uğradığında ve yönetim bu işgale karşı koyamadığında veya işgalci güce teslim olduğunda, işgale karşı durmada ve işgalciyi o topraklardan çıkarmada halk son sığınak olur.

Filistin halkının yaşadığı mücadele tarihinde bu gerçek daha da net bir şekilde ortaya çıkıyor. Yüzyıldır işgale karşı sürdürdüğü mücadele sürecinde verdiği bunca bedele rağmen herkesçe bilinen nedenlerden ötürü nihai bir zafer kazanmamasına rağmen bu halk her zaman direnişin ve mücadelenin sığınağı olmuştur. Filistin halkı geçen asırda Siyonist-Emperyalist güçlere karşı direniş göstermekten geri durmamıştır. Bunun için illa bir başlangıç noktası belirlemek istiyorsak, 1929 Burak Direnişi bunun için uygun bir tarih ve noktadır. Bu direnişten yaklaşık bir asır sonra yine Burak Duvarı’nda, Burak Alanı’nda, Er-Rahme Kapısı’nda; kısacası Mescidi Aksa’da direnişin başlaması bir tesadüf değildir. Halk bir kez daha burada iradesini ortaya koyarak 16 yıldır kapalı olan Er-Rahme Kapısı’nı açtı.

Yıllardır Mescidi Aksa ve çevresinde yaşanan savaş ve mücadele şiddetlenerek devam ediyor. Kudüs’ün Haziran 1967 yılında saldırıya uğramasının ardından Siyonist işgalci hükümetlerin Kudüs ve Kudüs halkına yönelik baskıları hiç azalmadı. Kudüs halkına yönelik baskılarını artıran işgalci hükümetler, Aksa’ya yakın evleri gasp ettiler, şehri Filistin unsurundan temizlemek ve tamamıyla Yahudileştirmek için halkı göç etmeye zorladılar. 

İşgalcinin Kudüs halkına karşı baskıcı ve sindirici uygulamaları artıkça arttı. Zaman zaman bu işgal hükümetinin tek taraflı olarak çıkardığı kanunlarla yapılmaktadır. Amerika Başkanı Donald Trump’ın iktidara gelmesi, işgal altındaki Kudüs’ü Siyonist rejimin başkenti ilan etmesi, büyükelçilik binasını buraya taşıması ve Yüzyılın Anlaşması olarak isimlendirilen bir anlaşmayı hazırlaması ise işgalcinin zulümlerini daha da artırmasına neden oldu.

Yine işgal hükümetleri uzun süredir Kudüs’ü Yahudileştirmek için uğraşıyorlar. Mescidi Aksa’yı zaman ve mekan olarak ikiye bölmek için çaba harcıyorlar. Bunun yanında Mescidi Aksa’nın altında kazılar yapan işgal hükümetleri, bu çalışmaların sonucunda bu kutsal yapının yıkılmasını istiyorlar.

Sürekli Mescidi Aksa’ya baskın yapmaları, burada nöbet tutan erkek ve kadın murabıtları bölgeden uzaklaştırmaları, işgalcinin gerçekleştirmek istediği uzak hedefleri hızlandırmak içindir. Siyonist işgal rejiminin en son Mescidi Aksa’nın kapılarını kapatması ve burada namaz kılmak isteyen cemaati engellemesi, işgalcinin sıktığı son kurşun oldu. Halkın Er-Rahme Kapısı’nı açması, süreci durduran güçlü bir reaksiyondu. Bu direniş işgalcinin hesaplarını ertelemesine ve taktiksel olarak geri adım atmasına neden oldu.

Oslo İlkeler Anlaşması ve bu anlaşmanın içerdiği siyasi, ekonomik ve güvenlik maddeleri Filistin Yönetimi’nde işgalcinin hedeflerine hizmet edecek bir güvenlik gücünü ortaya çıkardı. Bu işgal rejiminin işgalci planlarını hayata geçirmesine zemin hazırladı. Bu anlaşmayla Siyonist Başbakan Netanyahu Batı Yaka’yı ilhak etme talebini uygulama safhasına bile koydu.

İşte burada, işgalcinin planlarına karşı durmak için halk bir sığınak olarak karşımıza çıkıyor. Burada geçmiş tecrübelerinden, başarılarından ve yaşadıklarından dersler çıkararak ortaya çıkıyor. Er-Rahme Kapısı direnişinden önce birçok başarı ve zafere imza atmıştır bu halk. Elektronik kapılara karşı gösterdiği direnişle Ekim 2015 direnişini – ki az daha büyük bir intifadaya dönüşecekti- anmak mümkündür.

Yine Siyonistlerin ‘bireysel eylemler’ olarak nitelediği feda eylemlerini de zikretmek yerinde olacaktık. Halkın eylemleri sahiplenmesi ve eylemcileri koruması olmasaydı eylemlerin başarı ihtimalinin çok düşük kalacağı bir gerçektir. Bunların hepsi değişik zaman ve şartlarda işgale karşı ortaya konan halk direniş şekilleridir.

Yüzyılın Anlaşması tekrar gündeme getirilip konuşulmaktadır. Amerikalı ve İsrailli kaynaklar, son günlerde Amerika Başkanı Donald Trump’ın bu planı Nisan ayında açıklayacağından bahsediyorlar. Benzer bir açıklama Binyamin Netanyahu’dan da geldi.

Filistin resmi makamları ve Filistinli gruplar bu anlaşmayı reddettiklerini ifade etseler de Filistin’deki bölünme ve Araplardaki çöküş çok kötü bir şekilde önümüzde duruyor. Bu durum, anlaşmayı başarısız kılmak ve işgalcinin plan ve projelerine karşı durmak; onu bitirmek, kovmak ve bu toprakları tamamıyla özgürleştirmek için halkı ve halkın gösterdiği direnişin son sığınak olduğunu gösteriyor.

Avni Sadık / Filistin