MESCİDİ AKSA Yangını Hiç Sönmedi!

O günden beri Kudüs’ü Yahudileştirme ve Mescidi Aksa’yı yıkıp yerine iddia ettikleri heykeli inşa etme konusunda ısrarını sürdürmektedir.

Siyonist işgalci kirli ayaklarıyla Hz. Muhammed (s.a.s)’in İsra mekânı ve İsa Mesih (a.s)’ın doğum yerini kirlettikten hemen sonra Doğu Kudüs’ü de Batı Kudüs’e ilhak edip, burayı Siyonist gaspçı rejimin başkenti ilan etti.

Korsan Trump’ın Kudüs’ü Siyonist rejimin başkenti ilan edip büyükelçiliğini buraya taşıması, devam edegelen bu saldırganlığı destekledi ve taçlandırdı. Bu kararıyla Doğu Kudüs, Gazze ve Golan Tepeleri’ni işgal altındaki Arap toprakları olarak görmeye devam eden uluslararası camianın kanun ve teamüllerini de çiğnedi.

Üzülerek belirteyim ki Mescidi Aksa’nın yakılışının yıldönümü çok hızlı geçti. Arap basın yayın organları konunun üzerinde durmadı. Basit bir olay, hatta daha da aşağı bir olaymış gibi gördüler. Hâlbuki bu aşağılık ateş Müslümanların en kutsal mekânlarının ve akidelerinin bir parçacısını (İsra ve Mirac) hedef aldı ve halen hedef almaktadır.

İslam Konferansı Örgütü’nün kurulmasının ana sebebi buydu. Bu örgütün amacı Siyonistlerin Kudüs ve Mescidi Aksa’ya yönelik faşist saldırganlığını dizginlemek, Mescidi Aksa ve Kudüs’ün asıl kimliğini yok edip onu sahte Yahudi kimliğiyle değiştirmeyi amaçlayan ırkçı hedeflerini deşifre etmekti.

Bu kurak yıllar çok hızlı geçti. Yangının üzerinden 49 yıl geçti. Ama alevi hiç sönmedi. Kudüs, Mescidi Aksa ve bütün Filistin’de yanmaya devam ediyor. İslam Konferansı’nın bu konuda aldığı kararlar ise kâğıt üzerinde yazıdan öteye geçmedi. Kudüs dosyası büyümeye devam ediyor. Büyüdükçe büyüdü. Şimdi binlerce evraka ulaştı. Ama bu kararlar, klasörlerdeki dosyalar gerçek manada hayata geçirilmedi. Sadece yazıda kaldı. Bu kararlar bu kutsallara uzanan, daha önce El-Halil Camiinde olduğu gibi Aksa’yı da Müslümanlarla Yahudiler arasında zaman ve mekân olarak ikiye bölmek için hazırlanmış bir plana göre hareket eden düşmanın elini yakacak bir ateşe dönüşmedi.

1968 yılında çıkarılan Aksa yangını hiç sönmedi.

İşgal rejimi Kudüs ve Mescidi Aksa’nın göğsü üzerinde oturdukça, ırkçı ve faşizan stratejisini hayata geçirme konusunda ısrarını sürdürdükçe Aksa yanmaya devam edecektir. Siyonist düşman Mescidi Aksa’yı yıkıp yerine iddia ettikleri heykeli dikmek, 2020 yılında Kudüs’ü tamamıyla Yahudileştirmek ve Aksa’yı da zaman ve mekân olarak ikiye bölmek için ciddi bir strateji takip ediyor. Siyonist rejim bu stratejisiyle, kurucusu Ben Gurion’un “Kudüs olmadan İsrail’in bir değeri olmaz. Heykel inşa edilmeden de Kudüs’ün bir değeri olmaz” tavsiyesini uyguluyor.

Burada bir hususa daha dikkat çekmek gerekir. Mescidi Aksa yangını, Haziran 1967 savaşından beri doğusundan batısına kadar bütün ümmetin başına gelen felaketle birlikte devam ediyor. Yine bu yangın, Arap ve İslam dünyasını kasıp kavuran, yerle bir eden ve birbirleriyle savaşan, birbirlerini yok etme planları yapan ve bunun için çatışan düşman devletlerin yaşadığı bir dönemde devam ediyor.

Yine bu yangın, ümmetin kazanımlarını yerle bir etmek, İslam dünyasında anarşi ve kaosu hakim kılmak; ölüm, korku ve terörü İslam coğrafyasında yaymak için ABD Dışişlerinin teorisine göre oluşturup yapılandırılan karanlık ve tekfirci IŞİD ve onun çevresinde toplananların ümmet coğrafyasını esir aldığı bir süreçte devam ediyor. ABD bu örgütle bir dönem insanlığın medeniyet merkezi olan ümmet coğrafyasının başkentlerini enkaza, yıkım ve felakete alanına çevirmek, sadece maskeli karanlık kişilerle tekfircilerin cirit attığı yerler haline getirmek istiyor.

Özetle söylemek gerekirse, ümmeti vuran hiç de makul olmayan felaket ve dramatik durum işgalin devam etmesinin ana sebebi olduğu gibi, ümmetin en kutsal mekânlarından birinde başlayan yangının da devam etmesinin baş sebebidir. Filistin’de iç barışın sağlanamaması bu yangının daha da gürlemesine neden oldu.

Filistin halkının Kudüs ve Mescidi Aksa’da gösterdiği çaba ve verdiği bedel olmasaydı Aksa çoktan harap olmuş ve sadece Allah’ın bileceği bir noktaya gelmişti.

Bu konuda şeref ve onur, Mescidi Aksa ve Kudüs’te nöbet tutup direniş ve karşı koymada destan yazan halkındır.

Bu konuda şeref, denizden nehire kadar, Nakura’dan Rafah’a kadar masayı komplocularla gece yarasalarının yüzüne devirmeye kadir olduğunu gösterenlerindir. Bugün ve her zaman fecrin yakında doğacağını ve bundan kaçış olmadığını ifade ediyorlar. O zaman ne zindan ne de gardiyan olacaktır…

Reşid Hasan / Filistin