KUVEYT’in Siyonist İSRAİL Kararı Ses Getirdi!

Kuveyt Ticaret Bakanlığı yasa dışı yöntemlerle bu ülkeye giren siyonist rejim ürünlerine ilk kez el koyup piyasadan toplayarak, “Siyonist rejimden 60 çeşit gıda ürününün Kuveyt ticari merkezlerinden toplandığını” duyurdu.

Kuveyt yetkililerinden biri olayla ilgili yaptığı açıklamada söz konusu ürünlerin  yasadışı girişine ilaveten siyonist rejime ait olduğu ve Kuveyt’in ilişkisi olmadığı işgal topraklarından ülkeye girmesi  sebebiyle el konularak piyasadan toplandığını belirtti.

Bu arada Kuveyt ekonomiden  sorumlu devlet bakanı  Meryem el-Akil Kahire’de düzenlenen  Arap Çalışma Örgütü konseyinde  yaptığı açıklamada Filistin konusunun Arap dünyasının birinci ve eksen meselesi olduğunu vurguladı.

Meryem Akil  siyonist rejimin ırkçı girişimleri ve saldırılarına karşı Filistin milletine her türlü yardımın sunulmasının altını önemle çizdi.

Günümüzde siyonist rejimin dünya çapında nefret dalgası ile karşı karşıya kaldığı bir ortamda,  rejim ürünlerinin üzerinde “İsrail üretimi”  yazısı, uluslararası ticarette kendileri için büyük bir soruna dönüşmüş.  Nitekim son zamanlarda  siyonistler tarafından üretilen tüm ürünlere  yaptırım uygulayan  tek ülke sadece Güney Afrika  değil ve bazı Avrupa ülkelerde hatta en tanınmış marketler ve mağazalarda siyonist rejim ürünleri raflardan kaldırdılar.

Katil rejim tarafından üretilen ürünlere  geniş çapta yaptırımların uygulanması 2005 yılında  kâr amacı gütmeyen 171  Filistinli örgütün çalışmaları ile başlayan  uluslararası İsrail boykot hareketi-BDS’in  geniş çaplı faaliyetlerinin sonucudur.

Bu hareket yayınladıkları bildirilerinde birkaç temel hedefe değinmiştir;  bunlar siyonist rejim işgalciliğinin son bulması, Filistin topraklarında  işgal site inşaatının durdurması  ve nihayetinde Filistinli mültecilerin geri dönüş haklarının resmiyete tanınmasıdır.

Söz konusu hareket geçen 14 yıl boyunca dünya çapında geniş çaplı   destek görerek büyük nüfuz ve etkiye sahip olmuştur;  öyle ki dünya çapında birçok kültürel merkez ve üniversiteler, ticari firmalar ve medeni kurumlar korsan rejime yaptırım uygulayarak işgalci rejim  firmaları veya hatta korsan rejime destek veren firmalarla işbirliğinden sakıniyorlar.  Bu akım,

20. yüzyılın sonlarında Güney Afrika’nın Apartheid  rejimine karşı uygulanan ve bu rejimi geri adım atmaya zorlayan uygulamayı, çağımızda siyonist rejime karşı uygulanması gerektiğini savunuyor.

Hiç şüphesiz korsan rejim ekonomik açıdan,  Apartheid döneminde Güney Afrika’dan  daha Kırılgan bir ekonomiye sahiptir ve kendisi ile yapılan ticari anlaşmalar ve ekonomi yardımlarının  durdurulması veya Hatta azalması bile bu rejimi daha da köşeye sıkıştıracaktır.  Yaptırım akımı siyonist rejimin son 10 yıllardan beri Filistinlilere karşı işlediği katliam, Apartheid ve insanlığa yönelik cinayetine toplu bir tepkidir.

Kuveyt’in siyonist rejim ürünlerini piyasadan toplaması aslında Amerika’nın Varşova konferansından sonra oluşturmak istediği ortamın boşuna çıktığı anlamındadır. Zira Washington bu Konferansı, Arap ülkeleri ve siyonist rejim arasındaki ilişkileri normalleştirme rampası olarak kullanmak istiyordu.

Varşova oturumunda İran karşıtı tutumunun yenilgiye uğrayacağından emin olan Amerika tutum değiştirerek en az Arap ülkelerini bir araç olarak kullanarak siyonist rejimin çıkarlarını bu konferansta sağlamaya ayrıca İsrail rejimini bölgede üstün güce çevirme hedefini gerçekleştirmek için ortam hazırlamaya çalıştı.  Fakat oturumun içeriği Müslüman ve Arap ülkelerin  sosyal tepki  gösterecek kadar hasmane idi.

Arap ülkeleri meseleleri uzmanı Rıza Mirabian  Arap ülkeleri ve siyonist rejim ilişkilerini normalleştirme siyasetine karşı sosyal hareketlerinin başlamasına işaretle, “Son günlerde Arap medyası ve de Avrupa haber çevrelerinde siyonist rejim ile Arap yönetimleri ilişkilerinin normalleştirmesine karşı uluslararası kampanyaların şekillenmesine dair haberler  yayınlanıyor. Bu da  söz konusu ilişkilerin vahim durumunu gösteriyor.  Dikkat edilmesi gereken konu ise bu olayın başlangıç ortamının, Asrın Anlaşması çerçevesinde siyonist rejim başbakanının Fars Körfezi kıyısındaki birkaç Arap ülkeye ziyareti ile başlamasıdır. Fakat Arap ülkelerinde birçok vatandaş ve hatta bazı  Afrika ülkelerinin kamuoyu, Netanyahu’nun bu  ziyaretlerinin İslam dünyası ve özellikle Filistin’e karşı bir girişim telakki ediyorlar.” dedi.

Fakat Kuveyt gibi   Müslüman ve Arap ülkelerde halkın geniş tepkileri Amerika hesaplarının yanlış olduğunu gösteriyor.  Siyonist rejimin daha çok inzivaya sürüklenmesine ortam hazırlayan siyasi atmosferi de bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor.