Dünyadan 300’den fazla siyasi ve dini şahsiyet Tahran’da bir araya gelerek İslam dünyasının sorunlarına çare bulmaya çalışacaklar.
Uluslararası İslami Vahdet Konferansı İran’ın girişimi ile her yıl koordine ediliyor. 32. defa düzenlenen bu yılki oturum geçen yıllara nazaran daha bir önem taşıyor.
Amerika patentli Asrın Anlaşmasının Filistin ülküsünü yok etmek hedefi ile izlenmesi ve aynı zamanda direniş hareketinin “büyük dönüş yürüyüşü” adı altında yeni bir çerçevede etkinliğinin devam etmesi, ayrıca Amerika’nın İran karşıtı koalisyon oluşturma çalışmaları nedeni ile her zamankinden daha ziyade dünyanın dikkatini çekmiştir.
Bu sebepten dolayı Tahran’da düzenlenen 32. uluslararası İslami Vahdet Konferansının temel eksenlerinden biri, Büyük Dönüş Yürüyüşü çerçevesinde Filistin halkının direnişi ve Filistinli mültecilerin kendi ana topraklarına geri dönmesine vurgu yapılması şeklinde ilan edilmiştir.
Bu bağlamda Dünya İslam mezhepleri takrip Kurumu Başkanı uluslararası işler Yardımcısı Hüseyin Şeyhülislam şöyle diyor: 32. Vahdet Konferansı’nda ele alınacak en önemli konulardan biri, Filistinli sığınmacıların geri dönüş hakkının vurgulanması, onların siyasi ve yasal haklarının korunması, Filistin meselesini tasfiye için alternatif tüm projelere karşı mücadele edilmesi, Gazze şeridi gerçekleri ve geri dönüş yürüyüşüne destek vermesidir.
Ayrıca İran’daki İslami Vahdet Konferansı için “Kudüs, ümmetin Vahdet ekseni” sloganın seçilmesi, İslam, tarih ve medeniyet beşiklerinden olan Kudüs kentinin Müslümanlara olan önemini gösteriyor; zira Siyonizm ve normalleşmeci/uzlaşmacı Müslüman-Arap ve Amerikan ekseni, bu kentin tüm İslami ve tarihi eserlerini yok ederek Siyonistlerin iradesine bırakmak istiyorlar. Başka bir ifade ile bu yıl düzenlenen konferansın mesajı mazlum Filistin halkı ve direniş eksenine destek vermektir.
Tunus el-Zeytune Üniversitesi Felsefe hocası Fevzi el-Alevi, İranpress Haber Ajansı’na verdiği Mülakatta Filistin meselesinin önemi ve İslami Vahdet Konferansı’na ilgi konusunda şöyle bir açıklamada bulundu: Müslümanların vahdetinden amaçlanan hedeflerden biri Filistin ve Kudüs meselesidir, fakat sömürgeci gerici Arap ülkelerinin yeni sloganı ise Filistin meselesine ilgisizliktir; bu slogan Müslümanlar arasında tefrikanın sebebidir.
Amerika başkanı Donald Trump’ın, Filistin meselesini yok etmek, siyonist rejim ile ilişkileri normalleştirmek ve Kudüs kentinde site inşaatlarını devam ettirmek için siyonist rejim ve gerici Arap rejimleri ile işbirliği çalışması dikkate alınırsa, Filistin topraklarında Asrın Anlaşması projesi çerçevesinde düşmanların şom planını gerçekleşmesini engellemek için Müslümanların vahdeti, tek stratejik seçenek olduğu anlaşılıyor.