Koordinasyon (işbirliği) genellikle eşit ya da denk taraflar arasında yapılır. Ya da güç, ağırlık ve yeterlilikte birbirine yakın taraflar arasında meydana gelir.
Koordinasyon ortak çıkarların kendilerini bir araya getirdiği çevreler arasında olur. Amaç ise, tarafların birbirinden karşılıklı olarak istifade etmesidir. Ülkeler ve toplumlar arasında siyasi ve ekonomik koordinasyon ile askeri ve güvenlik işbirliği bu şekilde meydana gelmektedir.
İnsanlık birçok koordinasyona (işbirliği) tanık olmuştur. Bu koordinasyon değişik çevrelerin çıkarları doğrultusunda farklı işbirliği ve karşılıklı alışverişleri beraberinde getirmiştir. İşgal altındaki Filistin’de, Filistin Yönetimi ile işgalci İsrail arasında yapılan koordinasyon ise çok farklı bir koordinasyon çeşididir. Bu, hiçbir yönüyle gerçek koordinasyona benzemiyor.
Batı Yaka’da Filistin Yönetimi’ne bağlı güvenlik güçleriyle Siyonist işgal istihbaratı arasında yapılan koordinasyon, güçleri farklı, hareket ve etkileri ayrı güçler arasında meydana gelmektedir.
Filistin Yönetimi’ne bağlı emniyet güçleri, Amerikalılarla İsraillilerin idare ettiği operasyon odalarıyla buralarda görev yapan subayların talimatıyla hareket ediyorlar. Emir ve direktifleri bu dış güçlerden alıyorlar. Buralarda Filistin istihbaratının konumu, bilgi toplamak ve bu bilgileri acilen işgalciye ulaştırmak, Batı Yaka ile 1948’de işgal edilmiş Filistin topraklarının her tarafında bulunan bu odaların taleplerini yerine getirmektir.
Filistin Yönetimi güçleri maaşlarını ve bütçelerini Amerika ve Avrupa’dan alıyorlar. İşgalciyse bu yönetime bağlı subay ve askerlerin bulundukları noktaları idare ediyor. Amerika ve İsrailli çevreler kendi amaç ve programları çerçevesinde bu güçleri eğitmekte ve görevlendirmektedirler.
Sonra bu güçler, Filistinlilerin çıkarlarından kaynaklanan milli ve güvenlik akidesine de sahip değildirler. Aynı şekilde bu güçler Filistin’de Filistin’e ait hiçbir şeyin kontrolüne tabi değildir. Ne yargı, ne kanun ne de siyaset bunları denetleyebiliyor. Filistin halkı ise onların çalışmalarıyla ilgili hiçbir gerçek bilgiye sahip değildir. Hâlbuki bu güçlerin Filistin halkına ait sivil toplum kuruluşlarıyla denetim, enformasyon ve hukuki kuruluşların kapsamında çalışması (ve denetime açık olması) gerekirdi.
Diğer taraftan işi gücü direnişçileri takip etmek, cami, üniversite, dermek ve vakıfları kontrol etmek olan bu güçlerin çalışmalarından Filistin’in milli hiçbir çıkarı yoktur. Bu güçler kendilerini işgalciye bitişik bir haneye koymuşlardır. Onun talimatlarını yerine getirmekte ve işgalciye muhalif her türlü sesi bastırmayı taahhüt etmektedir. Bunların geçmiş tarihlerinde Fetih mensubu, subayı ve askeri olmaları bile fark etmez.
Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas defalarca işgalcinin şemsiyesi altında oturduğunu, işgalciyle güvenlik koordinasyonu içinde olduğunu, işgalciye karşı direniş göstermek isteyen herkesi bastıracağını ifade etmiştir.
Dolayısıyla bizim Filistin’de yaşadığımız ve güvenlik koordinasyonu olarak nitelenen husus, aslında bilinen türde bir koordinasyon değildir. Dünyada bilinen hiçbir koordinasyona da benzemiyor. Bu, işgalciye körü körüne tabi olma ve ona bağımlı olma işidir.
Mesele sadece uşaklıktır, başka bir şey değil.
Her gün meydana gelen olaylar bunu bize ispat etmektedir.
Filistin güçlerinin işgalciye verdiği bilgilerin ardından yeri tespit edilen Ömer Ebu Leyla işgalcilerle girdiği çatışmada şehit edildi.
Filistin Yönetimi güçleri, Filistin toplumu içinde yaşayan bir İsrail özel kuvvetidir.
Cerrar, El-Bergusi, Nealive ve diğer şehitler konusunda da işgalcilere bilgi veren ve bu bilgilerin ardından şehit edilmelerine neden olan da bu güçlerdir.
Bu güçler işgalciyle bütünleşmiş, iliğine kadar onun projesiyle kaynaşmıştır. Filistin halkına ve direnişine karşı ise kör bir kin taşımaktadırlar.
Bu güçler tamamıyla işgalci gibidirler. Direnişi terör, işgale karşı eylemleri şiddet ve cinayet olarak kabul ediyorlar. Direnişe işgalciden daha kötü bir şekilde muamelede bulunuyorlar. Onların direnişe karşı tutumu işgalciden daha da vahşicedir.
Ancak her şeye rağmen direnişin güneşi doğmaya devam etmektedir. Ne Filistin Yönetimi güçleri ne de işgalci Filistinlilerin iradesini kırabilecektir. En güzel örneğimiz şehit Ebu Leyla ve daha önce onun gibi bu yolda şehit olan binlerce kişidir.
Şehadet, fedakarlık ve kahramanlık konusunda şanlı bir örnekle karşı karşıyayız…
Ebu Leyla örnekleri daha önce Yahya Ayyaş, Hasan Selame ve diğer binlerce şehit gibi kahramanlık göstermeye devam edecektir…
Refet Murre / Filistin