SİYONİST İsrail’in AFRİKA Hayalleri ve Planlar…

Ümmetin yaşadığı bu süreçte Kuzey Afrika halklarının özellikle de Cezayir, Tunus ve Fas’ın Siyonist işgal rejimin sızmasına maruz kalması, Kuzey Afrika ülkelerinin görülmemiş bir şekilde öldürme, yıkma, katletme, cinayet ve suikast ustası olan Siyonistlerle görüşmeleri ve ilişkileri normalleştirmeleri bizi derinden üzüyor.

Siyonist rejimin birçok alana sızması, bu ülkelerle işbirliğine gitmesi, bu ülkelerin de Siyonistlerle ilişkileri normalleştirmeleri, ümmetin ve Kuzey Afrika halklarının bilinçte yaşadığı devrim ve diriliş sürecine denk geliyor.

Afrika ve Kuzey Afrika ülkelerine karşı yapılan ciddi sızmalar ve sürdürülen normalleştirme hamlelerine karşı harekete geçilmezse, bu hareketliliğin tehlikeleri ve gizli yönleri ortaya konulmazsa, bunlar kurumsal ve topluluk olarak takip edilmez ve buna destek verenler deşifre edilip teşhir edilmezse sonuçlar hiç iyi olmayacaktır.

Sızma nedenleri

Bu yapılanlar, Siyonist bir sızma ve görülmemiş bir normalleştirme girişimidir. Kuzey Afrika ülkelerinde yapılan ve doğal olmayan bu hareketliliğin birkaç amacı ve nedeni var:

Bölgeyi parçalamak ve yıkmak

Siyonist işgal rejiminin bölgede cirit atması, yoğun bir şekilde istihbarat düzleminde her yerde dolaşması Suriye, Libya ve Yemen’de olduğu gibi bu bölgede de yıkımı, anarşiyi ve uzun zaman sürecek bir fitneyi körüklemek içindir. Bu girişim ve çabalar dünya istikbarıyla Siyonizmin bölgeye tepkisi, Kuzey Afrika bölgesinde gelecekte meydana gelecek muhtemel gelişmelere karşı duydukları korkunun bir sonucudur. Onun için bölgede canlı duran güçleri ve halkları tasfiye etmek istiyorlar. Bunu bir gereklilik olarak görüyorlar. Düşüncelerin ve bölgelerin bağımsız ve özgür olmasından korkuyorlar. Çünkü bu durumda pusulalarını özgürlüğe, ardından Filistin halkına desteğe çevirecekler. Bu da işgalci İsrail’in varlığını tehdit edecektir.

Resmi yönetimleri desteklemek ve koltuklarını sağlamlaştırmak

Siyonistlerin bu yoğunlukta ve ciddiyette Kuzey Afrika ülkelerinde bulunmasının diğer bir nedeni, Kuzey Afrika halklarının İsrail ve Fransa’nın bölgeye ektikleri rejimlere karşı artan muhalefet bilincinden rahatsızlık duymalarıdır. Siyonist ve Fransız istikbarları Arap Baharı’ndan sonra Kuzey Afrika rejimlerinin halk karşısında bir hiç olduklarını gördüler. Bu halklar meydanlara çıkarak gerçek bir denge oluşturdular. Rejimlerin sallantıda olduklarını gören istikbar güçleri bölgede ciddi bir varlık göstererek, Kuzey Afrika’daki rejimleri güçlendirerek, bölgede özgürlüğün başını çekecek ve İsrail’in güvenliğini sarsacak, İsrail ve Fransa’nın çıkarlarını yerle bir edecek bir girişimi baştan engellemek istiyorlar.

Tasfiye amaçlı sızma

İlişkileri normalleştirme ve bölgeye sızma stratejileri, Siyonist işgalcinin bölgede Filistin davasına destek veren girişim ve çabaların varlığından duyduğu rahatsızlığın bir neticesidir. Filistin halkının direnişi ve yürüyüşleri zafer kazandıkça buradaki halklar da uyanıyor, uyandırıyor ve harekete geçiyor.  Halkların bilincini zayıflatmak ve silmek için yapılan yoğun çabalara rağmen Kuzey Afrika halkları pusulalarını hep bu kutsal topraklara çevirmiştir. O nedenle Yüzyılın Anlaşması’nı pazarlayan, dayatan ve hayata geçirmek isteyenlerin Filistin davasını tasfiye etmeye zemin hazırlamak için, buraya sızarak ve ilişkileri normalleştirerek Kuzey Afrika halklarının Filistin davasına desteklerini kesmeleri, onları sindirmeleri ve bunların yanında Filistin halkını da susturmaları; halkı harekete geçirecek veya yollarına engel çıkaracak herkesi bertaraf etmeleri gerekiyordu.

Kuzey Afrika tarihinde zor bir aşama

Köklü bir değişim gerçekleştirmek, despot ve zalim yönetim mantığını sonlandırmak isteyen bir nesil için kolay bir aşama değildir.

Bölgedeki bu rejimleri ikame eden ve şu anda bölgenin her karışında varlığını hissettiren Siyonist istikbarın hedefi, masayı devirme ihtimali olan halkların özgürlüklerine engel olmak ve kargaşaları sonlandırma noktasında rejimleri desteklemek olmuştur. Rejimlerin yanında duran Siyonistler bu yöndeki projelerini de desteklemişlerdir.

Siyonistlerin bölgede artan varlıkları iki nedenden ötürüdür:

Birincisi, bir asırdır Kuzey Afrika halklarını alt etmekte başarısız kalan bu rejimlerin gücünü artırmak,

İkincisi, habis, mezhepsel ve fitne odaklı kantonlar oluşturmak; düşünsel, mezhebi ve kabile endeksli yıkıcı örgüt ve hareketleri bölgeye yerleştirmek, bunların üzerinden Kuzey Afrika bölgesini bölüp parçalamaktır. Bunun için ilişkileri normalleştirmekten daha uygun bir kapı olamaz.

Fas devletine bir soru

Makalemde üzerinde durmak istediğim husus sadece Siyonistlerin Kuzey Afrika’daki hareketliliğini takip etmek, bu hareketliliğin gençlerimiz, sosyal ve toplumsal dokumuz ve geriye kalan İslamî dinamiklerimiz üzerindeki etkilerini sıralamak değildir. Bunu daha önce yazmış ve gereken uyarıları da yapmıştım. Asıl burada önemli olan bir hususa, ilişkileri normalleştirmede temel taş sayılabilecek bir konuya dikkat çekmek istiyorum. O da Siyonist rejimle ilişkileri normalleştirmek için davet eden ve buna ev sahipliği yapan rejimlerdir.

Örnek olarak burada ilişkileri normalleştirmeye zemin hazırlayan, Siyonist rejimden gelen bazı kesim ve şahısları ağırlayan Fas rejiminden bahsetmek istiyorum. Fas rejimi bir taraftan Filistin halkına yardım ediyor görüntüsü verirken, diğer yandan işgal rejiminin bölgeye sızmasına imkân veriyor, buradan gelen insanları ağırlıyor. Onun Filistin halkına yardım iddiası sahte, gerçek dışı ve propaganda amaçlıdır. Bununla sadece kendini kamufle ediyor.

Burada ipin diğer ucunu tutan, bu sürece ev sahipliği yapanlara da dikkat çekmek istiyorum.

İlişkilerin normalleştirilmesi ve Siyonistlerin istihbarat düzleminde bölgeye sızmaları tek bir tarafın talebi ve çabası sonucu meydana gelen bir olgu değildir. Aksine bu bir iptir ve ipin uçlarını iki ayrı taraf tutmaktadır. Birinci taraf işgal rejimi iken, diğeri onlara kapılarını açan ve onları ağırlayan Fas rejimidir.

Bölgeye sızan ve muhtemel bir yıkımın habercisi olan ipin diğer ucunu tutan ve ikinci tarafı temsil eden, gözden ırak cenaha neden işaret ettim?

Şunun için: Bölgemizde Siyonist işgal rejimini reddeden, karşı duran ve kabul etmeyen birçok kişi sadece Siyonist rejimin ilişkileri normalleştirme girişimleri üzerinde duruyor. Buna karşın, işgalci Siyonist varlığı buraya davet eden ve ağırlayan tarafı unutuyorlar. Artan bu çalışmalar içerisinde işgal rejiminin sızmasına, yayılmasına ve yerleşmesine ev sahipliği yapan ve izin veren tarafı göz ardı ediyorlar. İşgal rejimi gibi bu tarafın da takip edilmesi, suçlanması, mahkûm edilmesi gerekir. Bunu yapanların parti olması, araştırma merkezi olması, kültürel ve turizm şirketi olması, dernek veya vakıf olması fark etmez.

Siyonist rejimdeki sanat dernekleriyle spor kulüplerinin ülkemizde ağırlanmasına izin veren hakim rejime birkaç sorum var:

Fas hükümetine bağlı kurum ve kuruluşlar, Filistin halkına ve Filistin davasına destek veren özellikle Kudüs Müessesesi ulusal arşive bakarsa Fas halkının Nureddin Zengi ve Salahaddin Eyyubi zamanından bu yana onurlu bir tarihe sahip olduğunu görecektir. Aynı şekilde Fas devleti ve ona bağlı kuruluşlar, Faslı dini ve İslami vakıf ve diğer kuruluşların asırlardan beri Kudüs ve Filistin’de yaşadıklarını ve hala ayakta duran Meğaribe Semtini belgelere bakarak görebilir. Bütün bu çevrelere yakışan, sanatçı da olsa Filistinli ve Kuzey Afrikalı kardeşlerimizin kanına giren canileri veya katil Netanyahu’yu ülkeye davet etmek değil, 1967 yılında işgalci Siyonistlerin buraları işgal ederken Meğaribe Semtinde Siyonistlerin buldozerlerle evlerini başlarına yıkmaları nedeniyle şehit olan Faslı şehitlere vefa gösterip burada şehit olan Faslı ailelerin dramını önce Fas Parlamentosuna ardından da uluslararası alana taşıyıp Uluslararası Mahkemeye, İnsan Hakları Konseyine ve BM Genel Kuruluna taşımaları, Kudüs ve Filistin’de yaşayan Kuzey Afrika insanlarına reva görülen zulmü kaldırmak için harekete geçmeleri gerekir.

Hişam Tevfik / Filistin