Filistin halkının yetmiş yıl önce uğradığı Nekbe’nin yıldönümünde 14 Mayıs Pazartesi günü yapılan gösterilerde Gazze’de 60’ten fazla kişi şehit oldu ve 3 binden fazla kişi de yaralandı. Konu ile ilgili Ahmed El-Hile‘nin yazısını siz takipçilerimiz ile paylaşıyoruz.
Bu gün aynı zamanda, Amerika’nın Filistin halkını inkâr ederek, Arap ve Müslümanları aşağılayarak işgal altındaki Kudüs şehrini Siyonist rejimin başkenti kabul edip büyükelçilik binasını açma günüdür.
Amerika idaresi Müslümanların ilk kıblesini Siyonist rejime hibe ederek ve onun bu şehri Yahudileştirmesine, yerle bir edeceği Mescidi Aksa enkazı üstünde iddia edilen sözde Heykel’i inşa etmesine zemin hazırlamakla Araplarla Müslümanların onur ve kutsal değerlerini ayaklar altına aldı.
Bu büyük ve tehlikeli olay Araplarla Müslümanlarda gereken tepkiye neden olmadı. Aksine onların sadece suskunluğunu artırdı. Yaptıkları sinik açıklamalar ve kınamalardan ibaret kaldı.
Bunlar da bu halkın hafızasında büyük acılara neden olan Nekbe gününde yüzlerce şehit ve yaralı karşısında kaybolup gitti. Bugün Filistin halkının ne büyük fedakârlık gösterdiğini, nasıl direndiğini, gençlerinin temiz şehit kanıyla toprağı nasıl suladıklarını bir kez daha gösterdi.
Meydanda cihad ve şehadet şerefinde yalnız kalan Filistinlilerin, iliğine kadar yaralanmış, bezmiş ve bükülmüş olan ümmete olan umudunu kaybetmemesi gerekir. Eni yer ve gökler kadar olan cennete uçan tertemiz şehitlerin verdiği acıda yanında durmuyorsa da yine de umudunu yitirmemesi gerekir. Şehitlerin gittiği yerde ne ambargo var ne de aç bırakma… Ne kapatılan sınır kapıları var ne kesilen elektrikler ne de kesilen maaşlar var…
Onlar eni yer ve gökler kadar büyük olan cennete gittiler. Orada ne kötü komşu var, ne de komplo kuranlar… Ne mürüvvetini yitirmiş insan var ne de adamlığı bitirenler… Ne münafık var, ne de dinini ve vatanını satan hain var… Orada ne Amerika’nın ne de yok olması kesin olan Tel Aviv’in arkasında salya akıtarak koşanlar var…
Filistin halkı, dinlerine, vatanlarına, sözlerine bağlı olan ve bu konuda samimi bir tavır gösteren yavrularıyla iftihar etsin. Zafer kazanacak olan nesil budur. Hak üzere olan ve düşmanlarına ve kendilerini yalnız bırakanlara galip gelecek olan bunlardır. Allah zafer ve yeryüzü iktidarını nasip edinceye kadar kor ateşi tutan nesil budur.
Bize bu uğurda tertemiz canlarını veren şehitlere rahmet dilemek, boşa gitmeyecek olan büyük fedakârlık ve kurbanlarına karşı saygı duymak düşer. Onların kanlarıyla yeryüzü isyan edecek, onları yalnız bırakanları, onların hakkını kaybedenleri içinden atacaktır.
Bu konuda hayal ve yönetim koltuğuna oturup yapışanlar, serabın arkasında koşanlar ve sözde barış söylemlerinin arkasında salya akıtarak koşanlar halkı yalnız bıraktıktan sonra son sözü, inisiyatifi ve liderliği eline alan fedakar ve cömert Filistin halkın olacaktır.
Şehitlerin kanıyla Yüzyılın Anlaşması olarak bilinen anlaşma sahiplerine geri dönecektir. Bu halk toprağını işgal eden bu rejimi asla tanımayacaktır. Uygulanan ambargo şehitlerin kanıyla son bulacak.
Siyonist rejim ve siyonistleşen Arap rejimleri halkı direnişe ve şehitlerine karşı ayaklandırmada başarısız kaldılar. İşte bu halk son sözünü söylüyor, oklarını kendilerinin ve ümmetlerinin gerçek düşmanı olana çeviriyor. Ümmet zindeliğini ve devrimci gençliğini geri getirme sancılarını çekiyor. Uykudan uyanmak ve üzerindeki tozu atmak istiyor.
Filistin dün olduğu gibi bugün de zulüm ve zalimlere karşı ümmetin vahdet sağlayacağı en önemli sahadır. Kudüs hâlâ Siyonist projelere ve bölgeyi sömürmeye çalışan ve nüfuzunu hayata geçirmeye çalışan Amerika hegemonyasına karşı durma adresidir. Kudüs, ümmetin kimliğini yeniden kazanma kapısı olmaya devam ediyor.
Direnişte sürekli yeni yöntemler geliştiren, bölge ve dünya halklarına ilham kaynağı olan Filistinlilerin korkak, bocalayan ve bölük pörçük olan Arapların resmi tutumlarına, rejimlerine meyletmemeleri gerekir…
Değişim irade ve ısrarla; aşamanın beraberinde getirdiği zorluklara muamelede gereken olgun tavrı göstererek ve doğru bir bakış açısı ortaya koyarak; gereken bedeli ödemeye hazır olmakla başlar.
Özgürlük alınır verilmez.
Özgürlük, aşağılayıcı meskeneti tavsiye eden münafıkların ve korkakların çağrılarını bir kenara bırakarak, savunmaya ve bu uğrunda mücadele etmeye değer bir olgudur.