Gazze’yi Koruyan Tek Şey SALDIRIYA KARŞI SALDIRI

Siyonist işgal rejimi barışçıl gösteri düzenleyen sivil halka yapacağı saldırılara misilleme yapılmayacağını düşünüyordu. Karşı tarafın hali hazırdaki aşamada yeni bir savaşı tercih etmeyeceğine inanıyordu.

Yaşanan çatışma yeni kaide ve ilkeleri kökleştiriyor. Saldırıya karşı saldırı ve başta kuşatmayı kaldırmak üzere Dönüş Yürüyüşünün hedeflerini gerçekleştirmek bunlardan bazılarıdır. Tabi bunlar kapsamlı bir savaşa girilmeden yapılmak isteniyor. Buna karşılık işgalcinin saldırılarına karşı susulmayacağı ve dolayısıyla işgalciye huzur verilmeyeceği de gösterildi.

Direniş nefsi müdafaa ve halkını koruma pozisyonundadır. Büyük Dönüş Yürüyüşü gösterileri de bunun bir parçasıdır. İşgalcinin daha önce olduğu gibi şimdi de sivillere saldırılmayacağı güvencesi vermesi gerekir. Nitekim direniş bundan sonra barışçıl gösterilerle verdiği mesajlarını askeri direnişle de verecektir.

Direniş güçlerinin son çatışmada yaptığı misilleme, daha önce görülmemiş bir şekilde birliğini yansıtması ve bütün direniş faaliyetlerinde sürdürdüğü ‘ortak çalışmayı’ ortaya koymasıdır. İşgalciyi asıl sersemleten ve afallamasına neden olan da budur. Çünkü daha önce taktik olarak bir tarafla uğraşıp diğerini bırakıyordu. Bu gelişme, Büyük Dönüş Yürüyüşleri ve Kuşatmayı Kırma Yüksek Komisyonunda olduğu gibi, grupların liderleri arasında da üst düzeyde siyasi yakınlaşmayı yansıtıyor.

İşgal hükümeti saldırılara Gazze’den gönderilen uçurtmaları bahane ediyor. Bunlar çok da isabetli gerekçeler değildir. Nitekim daha önce de değişik bahanelerle Gazze’ye saldırdı hiçbir zaman da saldırmaktan geri durmadı.

İşgal güçleri daha önce, sonradan yalan olduğu ve atılmadığı anlaşılan şüpheli füzeleri bahane eden Gazze’ye saldırılar düzenlemiş, direniş güçleri ise misilleme hakkını saklı tuttuğunu ve yeni bir çatışma istemediğini ifade ederek karşılık vermemişti. İşgalci bu durumu direnişin bir zaafı olarak algılamıştı ancak daha sonra bu değerlendirmenin de yanlış olduğu ortaya çıktı.

Daha sıcak gecelerin bizi beklediğinde şüphe yoktur. Hele hele Siyonist Başbakan Netanyahu, Savaş Bakanı Lieberman ve Genelkurmay Başkanı Eizenkot’un Gazze’ye karşı sınırlı veya kapsamlı bir savaştan bahsetmeleri böyle bir ihtimali zihinlere getiriyor. Bu, saldırıların devam edeceğini gösteriyor.

İşgal rejimindeki medya, halk ve muhalefet partilerinin baskıları altında kalan liderler bu saldırıya devam edeceklerdir. Ama aynı zamanda üç lider de gerçeği söylemediklerini ve Gazze’de olup bitenlerden de sorumlu olduklarını gayet iyi biliyor. 11 yıldır burayı kuşatanlar, direnişi tahrik edenler, kuşatmanın kalkması için direnişin silah bırakması gibi şartları dayatanlar onlardır. Direnişe göre ise dayatılan bu şartlar pazarlık yapılmayacak konulardır.

İşgalcinin önünde çatışmanın kurallarına uymaktan başka seçenek yoktur. Yoksa ‘saldırıya saldırı’ ilkesiyle karşı karşıya kalacaktır. Bu konuda direniş sözünü yerine getirmiş ve sözünün eri olduğunu da ortaya koymuştur.

Bunu Gazze’yi işgalcinin zulmünden ve barbarlığından korumak için yaptığını gösteriyor. İşgalci ise saldırılara devam etmesi durumunda çatışma kurallarını aştığında bir yerde durmak durumunda kalacağını anlayacaktır.

İyad El-Kara / Filistin