Gazze KUDÜS GÜNÜ: İSLAM Ümmetinin SEMBOLÜ…

Ali Ekber Velayeti video konferans aracılığıyla Gazze’de düzenlenen Kudüs gününü anma konferansına katılarak bir konuşma yaptı. Ali Ekber Velayeti konuşmasında şu ifadelerde bulundu:

Bismillahirrahmanirrahim İmam Humeyni’nin (ra) Ramazan ayının son Cuma gününü Dünya Kudüs Günü ilan etmesinin üzerinden kırk yıl geçmiştir. Bu kırk yıl boyunca Kudüs’ün anısı, İslam Ümmetinin, Müslümanların ilk kıblesini kurtarma mücadelelerinin şekillenmesi için, İslam ümmetine yol göstermesi adına bu mukaddes günde anılmıştır.

Bu 40 yıl boyunca, Filistin halkının ve bölgenin diğer milletlerinin Siyonizm’e karşı mücadelelerinde yenilgi yaşanmasına rağmen Güney Lübnan’ın kurtuluşu, Gazze’nin özgürlüğü ve Siyonist rejimin Gazze ve Lübnan direnişine karşı çeşitli savaşlardaki başarısızlığı gibi muazzam zaferler de kazanılmıştır.

Bu zaferler, Siyonist rejimin geri dönüş sürecini tersine döndürecek ve bu rejimin giderek zayıfladığını görmemize neden olacak kadar büyüktür. Bugün Kudüs Günü’nü, Nekbet Günü’nün mücadelenin büyük zirvelerinden biri haline geldiği bir durumda karşılıyoruz.

Nekbet günü neden yaşandı ve yüz binlerce Filistinli nasıl bir gün içinde evlerinden yerlerinden edildi? Bu sorunun cevabı çok açıktır; İngiltere, Fransa ile birlikte ilk olarak bölge ülkelerini parçaladı ve küçülttü ve ardından da Filistin halkını silahsızlandırarak onları Siyonistlere yem yaptı.

Temel olarak, Filistin halkının yaşadığı tüm felaketler, İngiltere’nin hain davranışlarından ve diğer Batı ülkelerinin bu ülkeye eşlik etmelerinden kaynaklanmıştır. “Keşke Filistinliler evlerini terk etmeselerdi ve keşke 180. Karar esasınca Filistin’in bölünmesini kabul etselerdi” yönündeki söylemler, sahnedeki gerçekleri önemsemeyen tamamen fantastik bir bakış açısıdır.

Esasen, BM kararları sadece, isyankâr ve asi bir grup olan Siyonistlerin davranışlarına meşruluk kazandırmak içindi. Bu kararların çıkarılmasının asıl amacı, İsrail’i ve gayri meşru rejimini meşrulaştırmak için adım adım ilerlemekti. Bu kararlar büyük ölçüde yayınlanmadı, bu nedenle bugüne kadar hiçbiri uygulamaya konulmadı.

Nekbet günü tarihin bir döneminde yaşanmış bir trajedi değildir, an be an onunla yaşadığımız devam eden bir musibettir. Yetmiş yıldan fazla bir süredir bu millet hala yerlerinden edilmiş durumdadır ancak yerlerinden edilmelerine rağmen, hala kimliklerini güçlü bir şekilde korumaktadırlar.

Büyük Dönüş Yürüyüşlerinin Nekbet günü ile aynı zamana denk gelmesi, bu ulusun, ceddinin topraklarına geri dönmek olan meşru ve tarihi haklarına sahip çıktığını göstermektedir. Artık, bir zamanlar barış bayrakları taşıdıklarını iddia ederek Filistin halkını kandırmaya çalışanların maskeleri düşmüştür ve onlar, İsrail’in varlığının onlardan ayrı olmadığını göstermek için Nekbet gününde Büyükelçiliklerini Kudüs’e taşımışlardır.

İslam dünyasının bugünkü sıkıntılı durumu ne yazık ki Filistin ve Kudüs düşmanlarının işgalci ve saldırgan eylemlerini yavaş yavaş ilerletmeleri için iyi bir fırsat sağlamıştır. Ama onlar kesinlikle büyük bir hata yapmaktadırlar.

Kudüs, yutulmaktan daha büyüktür ve Filistin ve bu ülkenin güçlü insanları da unutulmaktan daha büyüktür. Bugünlerde “Yüzyılın Anlaşmasına” ilişkin haberler duyuyoruz. Görünüşe göre; Trump, Arap ve Filistinlilere rezil bir çözüm yolu dayatarak İsraillilerin bütün taleplerini yerine getirmeyi planlıyor.

Bazı Arap liderlerinin de bu yolda Trump ile birlikte hareket ettiği söyleniyor. Bu yetkililerin, her ne kadar genç ve olgunlaşmamış olsalar da açık bir şekilde bu yolda adım atma cüreti gösterecekleri konusunda şüpheliyim.

Bu yol, İslam ümmetinin iradesi ve isteği ile tam anlamıyla çelişki içinde olan bir yoldur, elbette, bazılarının gizli desteği önemli değildir. Çünkü bu geçmişte de yaşanmış bir durumdur. Bu hain plan, en uzlaşı yanlısı birinin bile kabul edemeyeceği bir şekildedir.

Elbette Filistin halkı da bu plan karşısında özellikleri diğer intifadalardan farklı olan yeni bir intifada sunmuştur. Bireysel direnişten toplu olarak gerçekleşen Büyük Dönüş Yürüyüşlerine kadar bireysel ve grup eylemlerinin birleşimi, mevcut İntifadanın bir özelliğidir.

Bu İntifadanın bir başka özelliği de belirli aralıklarla gerçekleşmesidir yani Siyonistlere karşı gerçekleşen birkaç eylemden sonra sahne sakinleşmekte ve Siyonistler artık bir eylem gerçekleşmeyeceğini düşündükleri anda birdenbire başka bir ürpertici hareket dalgası yaşanmaktadır.

İntifadanın üçüncü özelliği de bütün Filistin halkının bu intifadanın yanında olmasıdır. Geçmişteki saf tutmalar sona ermiştir ve bütün gruplardan herkes direniş ve intifadadan başka bir yolları olmadığına inanmıştır. Evet, Filistin halkı, tüm İslam ülkelerinin özünü ve kimliğini hedef alan bu tarihi savaşta İslam Ümmetinin lideridir.

Eğer onların mücadeleleri olmasaydı, ülkemizin kendi egemenliğini savunamaz ve İslam ümmetini ve kutsallarını koruyamazdık. Filistin halkı, bütün uluslar üzerinde takdir edilmesi gereken büyük bir hakka sahiptir.

Son olarak, Kudüs bir Filistin sembolüdür; Kudüs bütün Müslüman ulusların kutsallarının bir sembolüdür, bütün Müslümanları hangi mezhep ve gruptan olursa olsun bir araya toplayabilecek bir vahdetin sembolüdür, Kudüs’ün kurtarılması, bütün Müslümanların birlik ekseni olacak büyük bir amaçtır.

Ve Allah’ın izni ile hepimiz bu yolda, İslam ümmetinin maslahatının ve menfaatinin gerçekleşmesi için ihtilafları bir kenara bırakmalıyız. Bugün İran İslam Cumhuriyeti, Ayetullah Hamaney liderliğinde Filistin halkının Siyonist Rejim ve özellikle Amerika olmak üzere bu rejimin destekçileri karşısındaki mücadelesini destekleme konusunda sağlam bir şekilde durmuştur.

Ramazan ayının son cumasında düzenlenecek olan Kudüs Günü yürüyüşleri, Ayetullah Hamanei’nin de ifade ettiği gibi Allah’ın izni ile eskisinden daha coşkulu gerçekleşecektir.