Filistinli Araplar, Yahudilere-İsrail’e Toprak Sattı Mı?

Filistinli Müslümanları karalamaya çalışan ya da İslam Alemi’nin Filistin Davasına olan sadakatini yaralamaya çalışan kesimlerin söylemlerinden biri olan Filistinli Arapların İsrail’e topraklarını sattıkları yönündeki iddialar gerçekten doğru mudur?

Filistin Halkı ve Arapların %99’u iddia edilenin aksine kendi topraklarını Siyonist Yahudilere kesinlikle satmamıştır.

Günümüzde de bazı sözde İslami lider ya da yöneticinin kısmi veya yaygın olarak Müslüman ülkelerin topraklarını yabancılara ya da Siyonistlere sattıkları bir gerçektir.

Ancak nasıl ki bugünün Müslüman Halkları, ülkelerini yöneten kişilerin yaptıkları bu ihanetten sorumlu değilse, aynı şekilde de Filistin’de hain bir kaç kişinin ya da yöneticinin toprak satmış olma ihtimali, Filistin halkının hele de günümüz Filistinlilerinin bir suçu değildir.

1948 yılı ve Birleşmiş Milletler’in 181 nolu Filistin’i bölme kararı öncesine dayanan belgelere göre, verimli Filistin topraklarının %6.6’sı Yahudilerin elindeydi.

Filistin’de Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşayan ve Filistinli olarak anılan Yahudilerin elindeki toprak takriben 650 kilometrekare idi.

Beyrut ve Paris’te yaşayan ve gerçekte Filistinli olmayan Âl-i İshak ve Âl-i Sersuk gibi aileler de Osmanlı’nın güçsüz olmasından istifade ederek 680 kilometrekare toprağı satın almışlardı.

Büyük bölümü Filistinlilerden silah zoruyla gasp edilen yaklaşık 500 kilometrekarelik toprağı da İngiliz Askeri Komutanlığı Yahudi Ajansı’na vermişti.

Az bir miktarda toprağı da zahiren Müslüman görünen Filistinli olmayan göçmenler satın almıştı. O topraklar da Yahudi Ajansı’nın eline geçti.

Çok az sayıda Filistinli ise Yahudilerin elindeki paraya tamah ederek az miktarda arazilerini sattı ve bu satış diğer Filistinli çoğunluğun itirazına ve muhalefetine sebep oldu.

Bu gelişme üzerine Filistin’in büyük alimlerinden ve eski Kudüs Müftüsü Allame Emin El-Hüseyni İslam dünyasındaki önde gelen İslam alimlerine mektup yazarak kendilerinden Filistinlilerin Yahudilere toprak satmasının haram olduğu yönünde fetva yayınlamalarını istedi. İslam alimlerinin tamamı bu isteğe olumlu cevap verdi.

Dönemin Alimleri, Yahudilere toprak satılmasının haram olduğu, bunu yapanın mürted olacağı ve Müslümanların kabristanına defin edilmeyeceği fetvasını verdi.

Bu fetvaların ardından Filistinliler topraklarını Yahudilere satan bazı şahısları öldürdüler ve cenazelerini defnedildikten sonra Müslüman mezarlığından çıkardılar.

Ulema bu fetvayı Nisa Suresi’nin 141. ayetine dayandırdı (Allah, kafirlerin müminlere karşı üstünlüğünü sağlayan hiçbir yol koymaz).

Diğer taraftan Filistin topraklarının geniş bir bölümü İslami vakıfları aittir ve Kudüs Vakfı’nın izni olmadan satılması şer’an haramdır.

BM tarafından 1947’de yayınlanan 181 sayılı karar zamanında sadece 2000 kilometrekareden daha az toprak Yahudilerin elindeydi.

Bunun da %3’ü Filistin’e göç eden siyonistlere değil Filistinli Yahudilere aitti. Bu bilgiler ışığında şu soruları sormak bizim hakkımızdır:

  1. Filistin topraklarının geniş bir bölümü  vakıf malı ve satışı da haram olduğuna göre bu topraklar nasıl oldu da Siyonistlerin eline geçti?
  2. Şahsi mülk olmayan yollar, ırmaklar, göller, dağlar ve mescitler nasıl oldu da Yahudilere satıldı?
  3. Tabii can alıcı soru da şudur; ‘malikiyet, hakimiyet doğurur mu?’ Eğer bu soruya olumlu cevap verirsek, bir ülke veya şehirde toprak veya ev sahibi olan her kişi kendi kafasına göre bir devlet kurabilir mi?
  4. İşgalci Siyonistler, Filistinlilerin arazilerini kendi elleriyle sattıklarını ve kendilerinin de buraları almak için büyük paralar ödediklerini söylüyorlar. Peki, sattıkları araziler karşılığında büyük paralar alanların bugün gittikleri ülkelerde mülk edinmiş ve rahat bir hayata kavuşmuş olmaları gerekmez miydi? Neden Filistinliler çoğunlukla mülteci kamplarında zor şartlar altında yaşam sürmektedir?

Alleme Emin El-Hüseyni konu hakkında şunları da söylemiştir:

“Arazilerini gönüllü olarak satan veya bu işin simsarlığını yapanlar içinde Filistin topraklarını terk ederek başka ülkelere iltica edenler dışında bir tek kişi Filistin halkı tarafından cezalandırılmaktan kurtulamamıştır. Bunlardan bazılarının mal karşılığında affedildikleri yönündeki iddialar ise kesinlikle doğru değildir. Bu türden hiçbir gelişme olmamıştır. Bilakis tam aksi olmuştur. Bizim yıllık olarak düzenlediğimiz Âlimler Kongrelerinde ve dini heyetler toplantılarında arazilerini satanların veya bunun için simsarlık yapanların küfrüne hükmediliyor, mürted olduklarına hükmediliyor, dolayısıyla kendileriyle tüm ilişkiler kesiliyor ve öldükleri zaman da Müslümanların kabristanlarına gömülmüyorlardı. Hatta Hıristiyan Ortodoks din adamlarının bir kongresinde buna benzer kararlar alınmıştır.”

Bugün dünya üzerinde Filistinlilerin sayısı 8.5 milyonu bulmuştur. Bu nüfusun sadece 3.5 milyonu Filistin toprakları içinde yaşamaktadır. 5 milyonu ise Filistin toprakları dışında onların da çoğu mülteci kamplarında yaşıyorlar.

Filistin içinde yaşayanların yarıdan fazlasının da asıl mekânları değiştirilmiş, mülteci kamplarına yerleşmek zorunda bırakılmışlardır. Yani Filistin halkının % 60’ı ikamet ettikleri yerlerden silah ve şiddet yoluyla çıkarılmışlardır.

Bu vakıa Siyonist işgalin sebep olduğu tehcir gerçeğini gözler önüne sermektedir. O insanların bu şekilde tehcire zorlanmaları topraklarını satmama konusunda gösterdikleri kararlılıktan kaynaklanıyordu. Aksi takdirde topraklarını satarak büyük paralar alabilir ve Filistin dışında rahat bir ortama yerleşebilirlerdi.

Özetle, Filistin topraklarının Filistinliler tarafından Yahudilere satıldığı iddiası bir yalandan ibarettir. Siyonist düşman bu şüpheyi Müslümanların zihinlerine sokarak, dünya Müslümanlarını Filistin’in kurtuluşu ülküsüne destek vermekten alıkoymak istemiştir ve bunda da maalesef kısmen başarılı olmuştur.