Ezan Yasağının Amacı: Kudüs’ün İslami Kimliğini Yok Etmek

Siyonist rejim kabinesi 13 kasım 2016 tarihinde ırkçı bir uygulamaya daha imza atarak Kudüs camilerinden ezan sesinin yayınlanmasını yasak ilan eden ırkçı yasayı onayladığını duyurmuştu.

Ancak bu uygulama Filistinli direniş grupları ve halk kesimlerinin geniş tepkilerine neden oldu. Öte yandan işgal altındaki Filistin’de halkın ve Filistinli yetkililerin yoğun itirazlarının ardından korsan İsrail kabinesi ve parlamentosu Kudüs camilerinden ezan sesine yasak getirilmesini öngören yasa tasarısını ele almayı erteledi.

Şimdi konunun üzerinden bir kaç ay geçtiği bir sırada siyonist rejim elebaşıları Filistin milleti ve direniş gruplarının itirazları yatıştığını zannederek yeniden Kudüs’te Filistin halkına kısıtlama getirmek ve bu kentin İslamî kimliğini değiştirmek için yeniden düğmeye bastığı anlaşılıyor.

Bu çerçevede ve katil rejimin başta Kudüs olmak üzere Filistin topraklarının esas sahipleri olan Filistin milletinin ibadet özgürlüğüne daha fazla kısıtlama getirmek amacıyla bir kez daha Kudüs camilerinden ezan sesinin yayınlanmasına yasak getiren söz konusu yasa tasarısını siyonist parlamentoda gündeme getirmek ve önümüzdeki Çarşamba günü oylamaya sunmak istediği gözleniyor.

Söz konusu ırkçı yasa tasarısına göre Kudüs’te gece saat 11:00’den sabah 07:00’ye kadar camilerden ezan sesi yayınlanması ve ayrıca ibadi mekanlarda hoparlör kullanılması yasaklanıyor.

Aslında siyonist rejim son yıllarda kutsal Kudüs kentinin İslamî kimliğini değiştirmek için bir çok girişimde bulundu ve camilerden ezan sesini yayınlama yasağı veya Mescid-i Aksa’nın zaman ve mekan ekseninde müslümanlarla siyonistler arasında paylaşılması gibi kumpaslar da bu çerçevede gündeme getirilmeye başladı.

Her halükarda son haftalarda ve özellikle Amerika’da yeni Başkan Donald Trump’ın işbaşına gelmesi ve Tel aviv’e yeşil ışık yakmasından sonra tüm gelişmeler, ırkçı rejim İsrail’in başta Beytulmukaddes olmak üzere tüm Filistinli bölgelerde Mescid-i Aksa ve diğer İslamî mekanlara yönelik sultacı emellerini ve ırkçı politikalarını şiddetlendirdiği gözleniyor.

Gerçekte eli kanlı rejimin Beytulmukaddes’e yönelik sultacı emelleri, bu rejimin bölgede tüm ilahi dinlere karşı koymak ve ırkçı politikalar gütmek istediğini ve ayrıca bu rejimin izlediği ırkçı politikaların Amerika’nın yeni Başkanı Donald Trump’ın Filistin milleti ve diğer müslümanlara karşı sergilediği ırkçı tutumu ile örtüştüğünü gösteriyor.

Siyonist rejim uzun yıllardır başta Kudüs olmak üzere işgal ettiği Filistinli bölgelerde tüm İslamî simgeleri yok etmeyi gündemine almıştır ve türlü yollara baş vurarak başta Beytulmukaddes olmak üzere Filistinli tüm bölgelere karşı sultacı emellerini gütmeye çalışmaktadır. Eli kanlı rejimin Mescid-i Aksa’yı tahrip etme çabaları ve Filistinli bölgelerde uluslararası camianın itirazlarını hiçe sayarak siyonist yerleşke inşaatını sürdürmesi gibi uygulamalarını da bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

Siyonist rejim başta Beytulmukaddes olmak üzere Filistinli bölgelerde İslamî mekanları ve Filistinlilere ait yerleri tahrip etmeyi sürdürerek Filistin’in İslamî ve Filistinli kimliğini yok etmek istiyor. Irkçı rejimin bu uygulamaları bir süre önce UNESCO açıkça Tel aviv’in Beytulmukaddes’de ve özellikle Mescid-i Aksa’da yaptığı yıkıcı çalışmaları illegal ilan ettiği halde devam ediyor.

Gerçekte siyonist rejimin Kudüs’te işgalciliğini pekiştirme çabaları BM güvenlik konseyinin 478 sayılı kararnamesine de aykırıdır. BM güvenlik konseyi bu kararnamede uluslararası camidan İsrail’in Kudüs’te işgalci ve tecavüzcü uygulamalarını sürdürmesini ve Kudüs’ü işgal ettiği Filistinli diğer bölgelere ilhak etmesini ve Kudüs’ün yönetimine müdahalede bulunmasını asla tanımamalarını istemiştir.

Her halükarda İsrail’in ezan sesine yasak getirmek gibi uygulamaları Filistin’in İslamî kimliğini yok edemeyeceği ve sadece bu rejimin ırkçı mahiyetini daha da gün ışığına çıkaracağı kesindir.