DİRENİŞE Adanmış Bir Hayat: ŞEHİT Bedr Musabbih

Tünel kazarken bile yüzünü örten örtüyü kaldırmayan Bedr, uzun geceleri tünel birimindeki arkadaşlarıyla tünellerde, tünel kazmak ve füze hazırlamak için geçiriyordu.

Son haftalarda işgal güçlerinin saldırılardan korunmak için ailesinden uzak yerde yaşıyordu. Yakın arkadaşları sürekli telefonunu kapatmasından şikâyet ettiklerinde, çalışmasındaki gizliliği muhafaza etmek için onları farklı bahanelerle ikna etmeye çalışıyordu.

Bedr Musabbih, Siyonist işgal güçlerinin Gazze sınırındaki tel örgülere yakın yerde bulunan özgürlük tüneline beş füzeyle saldırması sonucu şehit oldu. Saldırıda Kudüs Müfrezeleri’nden 10, Kassam Tugayları’ndan da iki mücahit şehit oldu. Saldırıdan sonra yayılan gazlar nedeniyle yine direniş güçleriyle yardıma giden ekiplerden 20 kişi de yaralandı.

Kudüs Müfrezeleri yapılan kurtarma çalışmalarından sonra göçük altında kalan 5 mücahidin de şehit olduğunu duyururken, tüneli kendi tarafından kazan işgal güçleri beş şehidin naaşının elinde olduğunu ifade etti. Bu şehitler arasında Bedr de bulunuyor.

Fedakârlığa hazırlık

Bedr’in babası, oğlunun şehadetini “Oğlum Bedr gibi canımı Filistin ve esirlerin özgürlüğü için vermeye hazırım” sözleriyle karşıladı.

Oğlunun şehit olmasından birkaç hafta önce kaza geçiren Bedr’in babası, ayağındaki platinlerle birlikte taziye çadırında başsağlığı için gelen misafirleri ağırlarken, oğlu Bedr’in güçlü bir şahsiyete sahip olduğunu ve gizli tuttuğu sırları hiçbir zaman kimseyle paylaşmadığını ifade etti.

Birkaç yıl önce elektronik branşında yüksekokulu bitirmiş ardından direnişin saflarına katılmıştı. Direnişin farklı kademelerinde yer aldı. Her aşamada ve kademede kendisine tevdi edilen görevi hakkıyla yerine getirdi. Sonunda sorumluluk onu tünel kazmayla ilgili alt yapıyı hazırlayan birimde görev yapmaya getirdi.

Babası Kemal Musabbih oğlunu anlatmaya şu sözlerle devam etti:

“İlk günlerde direniş yolunun tehlikelerini kendisine anlattım ve tartışmaya başladım. Ancak direnişin yolu olduğu hususunda beni ikna etti. Kendisi şehit oldu ve işgal rejimi şehitlerin cenazelerini gasp etmeye devam ediyor. Tabi bu bizi etkilemeyecektir. Şehit oğlumla iftihar ediyorum. Bedr gibi canımı vermeye hazırım.”

Kudüs Müfrezeleri komutanlarından Ebu Bera şehid Bedr’in 2014 yılındaki savaştan sonra çalışmaya başladığını, şehit olduğu güne kadarki tünel işlerinde çalışmaya başlamadan önce destek biriminde büyük bir özveri ve maharet gösterdiğini ifade etti.

Gece veya gündüz çalışırken, ya da direnişin çalışma noktasında geceleyip uyumak zorunda kaldığında bile yüzünü açmayan bu kahraman direnişçinin kim olduğunu zaman zaman çalışma arkadaşları da sorardı. Kendisi çalışma sahasının gizliliğini korumak için bunu yapardı.

Ebu Bera devamla şunları söyledi:

“Bedr her alanda büyük bir ustalık gösterir, arkadaşlarına fark atardı. Direnişin her alanında böyleydi. Sahadan tutun keskin nişancılığa, oradan tünel aşamasına kadar çalıştığı bütün askeri alan ve eğitim devrelerinde birinci veya ikinci oluyordu. Son günlerini çoğunlukla tünellerde geçiriyordu.”

Arkadaşları ne diyor?

İlkokul, orta, lise ve üniversite yıllarında kendisiyle arkadaş olan ve samimi dostluk kuranlar onun şehadetiyle sarsıldılar.

Yakın arkadaşlarından Yasir, Bedr’in günlük programının değiştiğini, cep telefonunun sürekli kapalı olup kendisine ulaşmakta zorluk çektiklerini ve arkadaşları arasında daha az görünmeye başladığını söylüyor.

Ala Ebu Ğurab: Camiyle tünel arasında hayatını geçiren bir şehit

Gazze’nin orta kesimindeki Deyru’l-Belah’ın güneyinde yer alan El-Meşaile semtinde şehidin arkadaşları ve dostları birkaç gün önce özgürlük tünelinde şehit olan oğlunu son yolculuğuna uğurlayan baba Sami Ebu Ğurab’ın çevresinde oturup şehidi konuşuyorlar.

Mücahit Ala Ebu Ğurab (24), Siyonist işgal uçaklarının 30 Ekim’de, 1948’de işgal edilmiş topraklara uzanan Deyru’l-Belah’taki özgürlük tüneline düzenlediği hava saldırısında tünelde şehit oldu.

Ebu Ğurab, patlamanın ardından çöken tünelden işgal güçleri tarafından çıkarılıp cenazeleri gasp edilen Kudüs Müfrezeleri’nden beş şehitten biri.

Ebu Ğurab şehit olurken, onun kahramanlığı, hareketliliği ve güzel ahlakı halkın arasında hâlâ konuşuluyordu.

Cami hayatı

“Allah’a ham olsun onu namaz ve ibadet üzere terbiye ettim. Sakin bir ahlaka sahipti” bu sözler babasının sözleri.

Ala’nın babası, oğlunun direnişe ait tünellerde çalıştığını bilmiyordu. Ancak baş başa yaptıkları bir sohbette oğlu kendisine “bu yolu ikna olduktan sonra ben seçtim. Şehit olmaya talibim” demiş.

Şehidin babasıyla yaptığımız röportajın tam ortasında öğlen ezanı okundu. Bunun üzerine herkes Ebu Ğurab ailesinin sütunlarını kütüklerden yaptıkları, üstünü ise naylon ve brandalardan kapladıkları, Ala’nın defalarca namaz kılıp gecelediği küçük mescide gitti.

Şehidin babası oğlu hakkında şunları söyledi: “Oğlum direniş saflarında çalıştı. Onun direnişle birlikte olması benim için bir şereftir. Bir gün Kudüs’te namaz kılmak için bu çabayı gösteriyorlar. Hayatının büyük bir kısmını direnişe ait tünellerde geçirdi.” 

Ala, camiyle fazla ilişkisi olan biri olarak biliniyordu. Beytullah’a olan bağlılığından ve ailesinin yaşadığı şartlardan dolayı çoğu zaman mescitte uyuyordu. Bu konuya değinen babası “evimiz dar, o da 9 çocuğumun üçüncüsüydü. Yedi yıldan beri kardeşiyle birlikte mescitte uyuyordu” dedi.

Yardıma koşardı

Şehidin yakın arkadaşlarından Muhammed Ebu Şaban Ala’dan bahsederken “yardım bekleyen herkese koşarak yardım eden biri olarak biliniyordu. Son yıllarında Pazartesi ve Perşembe günlerini oruçla geçiriyordu. Sevincinde veya hüznünde ona ihtiyaç duyduğunda hemen yanında olurdu. Ancak daha fazla dikkatimi çeken husus, çocukların direnişçileri sevmeleri için onun semtteki çocuklara helva dağıtmasıydı.”

Kudüs Müfrezeleri’ndeki tünel arkadaşları, zor görev anlarında veya zor saatlerde Ala’nın ağzından çıkan “Allah yolunda her şey kolaydır” sözünü sürekli duyarlardı.

Kudüs mücahitlerinden biri Ala’dan bahsederken, onun direniş çalışmalarında iyi bir tecrübeye sahip olduğunu, Yenilmiş Ekin Savaşı’ndan sonra Kudüs Müfrezeleri’ne iltihak ettiğini, füze hazırlama konusunda uzman olduğunu, son yıllarını ise tünel kazmada geçirdiğini söyledi.

Çiçek ve helva

Ala’nın abisi Sair Ebu Ğurab, kardeşinin son gününü iyi hatırladığını belirterek, şehit olduğu özgürlük tüneline gitmeden önce kendisinden istenileni yerine getirmek için büyük aşk ve heyecanla hareket ettiğini belirterek şunları söyledi:

“Ala’nın amcaoğlu Ethem’in birkaç gün sonra yapacağı düğünde giymek üzere yeni aldığı elbiseleri o gün giymesine çok şaşırdım. Bana bugün oldukça mutlu olduğunu, çok sevdiği bazı insanlarla birazdan görüşeceğini haber verdi.”

Gözyaşlarını silerek devam eden Sair devamla “çıkmadan önce benden biraz para istedi. Ancak bende yoktu. Çıkınca ailemden aldığım parayı koşarak ona yetiştirdim. Son kez onu uğurluyordum” ifadesini kullandı.

Şehit olmadan birkaç gün önce ailesiyle oturan Ebu Ala annesinden şehit olması durumunda naşının üzerine çiçekler serpmesini, helva dağıtmasını ve gerçekleşen hayali nedeniyle de sevinçten havaya ateş açmalarını vasiyet etmişti.

Annesi ve kardeşleri Ebu Ala’nın bu sözlerine gülerek karşılık verirken, Ala aslında yakında ayrılacağının sinyalini veriyordu.