BÜYÜK DÖNÜŞ Eylemleri 20. Haftasında

Filistin Sağlık Bakanlığı Sözcüsü yaraların üzerinde yapılan incelemeler, siyonist ordunun keskin nişancıları Filistinli protestocuların kalp gibi hayati organlarını hedef aldıklarını ortaya koyduğunu belirtti.

Filistin milleti Geri Dönüş yürüyüşünü sürdürerek bu milletin mülteci durumuna düşen vatandaşlarının anavatanına geri dönüşüne ve Gazze şeridine dayatılan zalimane kuşatmasına vurgu yapıyor.

Filistin milleti bu yürüyüşte ayrıca ABD Başkanı Donald Trump’ın yüzyılın anlaşması adı altında ortaya attığı komplocu planına şiddetle karşı çıkıyor.

Gerçekte Filistin milleti ve özellikle Gazze halkının Geri Dönüş yürüyüşünün 20. Haftasında düzenlenen etkinliğe katılması, bu milletin korsan rejim İsrail’in tüm cinayetlerine ve baskılarına karşın özgürlüğüne ve çiğnenen haklarına kavuşuncaya dek mücadelelerini sürdüreceklerini ortaya koyuyor.

Büyük Geri Dönüş yürüyüşünün ilki geçen 30 Mart tarihinde düzenlendi. Bu yürüyüş Filistin milletinin uzun yıllardır devam eden mücadele zincirinin önemli bir halkasını oluşturuyor.

Filistin milletinin son 70 yılda sergilediği şanlı direnişi çeşitli evrelerde çeşitli şekillerde simgelendi. Bu simgelerden  en önemli olanlarından biri, 1936 yılında gerçekleştirdikleri 178 günlük geniş çaplı grevdi. Bu grev, beşeriyet tarihinin en büyük milli grevlerinden biriydi.

Söz konusu grev Yahudilerin başka yerlerden Filistin topraklarına göç ettirilmelerinin durdurulması için başlatılmıştı. Bu grev kamuoyunu siyonistlerin ve başta İngiltere devlet olmak üzere Batılı devletlerin Filistin topraklarında nüfus dengesini siyonistlerin lehine çevirme komplosu hakkında bilgilendirdi.

Filistin milletinin işgalci siyonist rejime karşı direniş simgelerinden biri de Toprak Günü adı ile anılan ve her yıl büyük protesto eylemleri ve yürüyüşlerle gerçekleştirilen büyük etkinliktir.

Filistin milletinin 2000 yılından bu yana düzenlediği çok sayıda intifada hareketi de bu milletin siyonist rejime karşı direnişinin bir başka önemli simgesidir. Bu çerçevede bugün siyonist rejimin cinayetlerine ve sultacı politikalarına karşı direnişin en önemli simgelerinden biri Filistin milletinin Gazze şeridi sınırlarında düzenlemeye başladığı Geri Dönüş yürüyüşü adı protesto eylemidir.

Geri Dönüş yürüyüşü ilk kez Filistinli direnişçi gençler tarafından Gazze şeridinde gündeme getirilerek başladı. Bu düşünce Filistin topraklarının işgal edildiği günün yıldönümü olan Nekbe Günü’nün 70. Yıldönümünde hayata geçirilerek geçen 30 Mart tarihinde başlatıldı ve bugüne kadar genişleyerek devam etti.

Gerçekte büyük Geri Dönüş yürüyüşü şimdi Filistin milletinin mücadele yöntemlerinde yeni bir dönüm noktası oldu.

Siyaset meseleleri uzman Muhsin Ebu Ramazan Middle East I sitesinde yayımladığı makalesinde Gazze şeridine dayatılan krizin çözüm yolu, siyonist İsrail’e Gazze kuşatmasını sonlandırması için baskı uygulamaktan ibaret olduğunu belirtti.

Ebu Ramazan uluslararası camia bu yönde Tel aviv’e baskı uygulaması ve bu rejimin Filistin milletinin başta mültecilerin anavatanına geri dönüş hakkı ve bağımsız Filistin devletinin kurulması olmak üzere gaspedilen haklarını kabul etmesini sağlaması gerektiğini belirtti. Nitekim bu haklar şimdiye kadar bir çok uluslararası kararnamede de vurgulanan Filistin milletinin kesin haklarıdır.

Gerçekte Geri Dönüş yürüyüşleri aynı zamanda Filistinli direnişçi grupların arasında daha da güçlü bir birlikteliğe ve vahdete yol açarak Filistin’de çeşitli siyasi ve sosyal grupları birleştirdi. Bu hareket aynı zamanda Filistin milletine verilen uluslararası desteği da arttırdı ve korsan İsrail’e uygulanan ve BDS adı ile anılan bu rejimi inzivaya itme ve bu rejimde yatırım yapmama ve yaptırım uygulama hareketine de yeni bir canlılık kazandırdı.

Büyük Geri Dönüş yürüyüşü aynı zamanda uluslararası camianın Filistin meselesine daha fazla ilgi göstermesine yol açtı. Bu süreçte ilginç nokta, korsan İsrail’in Geri Dönüş yürüyüşüne katılan Filistin halkına yönelik şiddet ve cinayetlerini arttırması bu itiraz hareketini durduramadığı gibi daha da güçlü bir şekilde devam ettirilmesine ve Batı şeriaya da sıçramasına yol açmış olmasıdır.

Tüm bu gelişmeler ise Filistin milletinin her türlü işgale karşı milli gücünü ortaya koyarak Filistin ülküsünün işgalci siyonistlere karşı aydın bir ufku olduğunu gösterdi.