B’Tselem: İSRAİL Saldırganlığını Durdurma VAKTİ!

B’Tselem Müdürü Hagai El-Ad, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde dün yaptığı konuşmada, İsrail’in Batı Yaka ve Gazze’de yaptığı saldırganlığı durdurma zamanının geldiğini söyledi.

BM Ortadoğu Temsilcisi Nikolay Mladenov’un başkanlık ettiği BM olağan toplantısında konuşan B’Tselem Müdürü “50 yıldır hakları gasp edilen ve aşağılanan bir halkın yaşadığı sıkıntı ve öfkeyi tam anlamıyla size aktarmam imkânsız olmasa da çok zordur. Filistin halkının yaşadığı sıkıntıları, çiğnen hayatını burada bu salonda anlatmak çok zor. Çünkü gerçek zorluk artık tahammül edilemeyen yaşamdır. İnsanlar her gün bir lokma için mücadele etmekte, bu şartlarda ailesinin geçimini sağlamaya çalışmaktadırlar. Daha önce burada yaptığım konuşmamın üzerinden iki yıl geçti. Yani işgalin üstünden iki yıl daha geçti. İşgal iki yıl daha rutin işlerini yaptı. Son konuşmamdan şimdiye kadar 317 Filistinli İsrail güçleri tarafından öldürülürken, 13 İsrailli Filistinliler tarafından öldürüldü. İsrail 294 evi yıktı. Aralarında çocukların da olduğu yüzlerce kişi tutuklandı” dedi.

Hagai El-Ad sözü Yahudi yerleşimcilere getirerek şöyle devam etti:

“İsrailli yerleşimciler Filistinlilerin tarlalarını tahrip ettiler, binlerce zeytin ve üzüm ağacını yok ettiler. İsrail güçleri gece gündüz Filistinlilerin evlerine baskın yapıyor, çocukları korkutuyor, çocukları yataklarında uyandıran askerler kimlik kontrolü yapıp fotoğraflarını çekiyorlar. Filistinliler bu iki yıl içinde arama noktalarındaki kuyruklarda binlerce saat zamanlarını heba ettiler.”

İsrail hükümetinin Filistin halkını parçalamak, onları birbirinden koparmak için planlı çalıştığını, Gazze ve Batı Yaka’yı birbirinden, Batı Yaka’yı da Kudüs’ten koparmak istediğini, Kudüs’ü diğer bölgelerden ayırmak için duvar ördüğünü hatırlattı.

İsrail’in iki milyon insanın yaşadığı Gazze’yi açık cezaevine dönüştürmesinin ardından buradaki onurlu insanların durumlarını protesto etmek için seslerini yükselttiklerini belirten B’Tselem Müdürü, İsrail’in abluka ile ekonomiyi yerle bir ettiğini, işsizliği artırdığını, suyun kirlenmesine neden olduğunu ve bunun sonucunda ümitsizliğe neden olduğunu ifade etti.