ARAP Rejimleri ABD’nin Yüzyılın Anlaşmasına DÜNDEN HAZIR

Arap ülkelerinin Siyonist Rejimle artan gizli ilişkilerinin ardından yaklaşık olarak 10 gün önce Arap ülkelerinden bazı istihbarat yetkilileri MOSSAD başkanı Yossi Kohen ile gizli bir toplantı yaptı.

Siyonist bir haber sitesinin yazdıklarına göre, bu toplantıyı kıdemli danışman Jared Kushner ve Amerikan Başkanının Batı Asya işlerinden sorumlu özel elçisi Jason Greenblatt düzenledi ve kendileri de bu toplantıya katıldılar.

Ürdün İstihbarat Başkanı Adnan Es-Selam El-Cundi, Mısır İstihbarat Başkanı General Abbas Kamil, Suudi Arabistan İstihbarat Başkanı Halid Bin Ali El-Hamidani ve Filistin Özerk Yönetimi İstihbarat Başkanı Macid Ferec de toplantının katılımcılarındandı.

Ferec’i Amerika’nın çok sevdiği ve Mahmud Abbas çekildikten sonra onun yerine Özerk Yönetim Başkanlığına getirmek istediği söyleniyor.

Ferec yine yaklaşık iki ay önce Amerika Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile görüşüp Mahmud Abbas’ın iktidardan çekilmesinin ardından Özerk Yönetimin durumuyla ilgili istişare etti.

İsrail Hayom gazetesi de konuyla ilgili daha önce şöyle bir haber yayınladı: Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır devletlerinin üst düzey yetkilileri Özerk Filistin Yönetiminin muhalefetine rağmen ülkelerinin mezkur plana olan desteğini ilan ettiler.

Şunu da belirtmeliyiz ki, Kushner daha önce El Quds gazetesiyle yapmış olduğu röportajında Asrın Anlaşmasının tamamlanmak üzere olduğunu ve Abbas’ın onlarla işbirliği yapmaması halinde içeriğini açıklayacaklarını söylemişti.

Tüm bunlar Özerk Yönetim Liderlerinin, Trump’ın resmiyette Kudüs’ü Siyonist Rejimin başkenti olarak tanıma kararı ve Büyükelçiliğin Tel Aviv’den bu şehre taşınmasının ardından Amerikalı Heyetle müzakereyi askıya aldıkları bir dönemde yaşanıyor.

Geçtiğimiz günlerde Siyonist gazete Maariv, Arabistan veliaht prensi Muhammed Bin Selman’ın geçen salı günü Netenyahu ile Ürdün’ün başkenti Amman’da gizlice görüştüğünü duyurmuştu.

Maariv gazetesi bu konuyla ilgili haberinde şunları kaydetti: Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman salı günü Ürdün Kraliyet Sarayında Binyamin Netenyahu ile görüştü.

Bu görüşmede, Asrın Anlaşmasının ilerletilmesi için Trump’ın özel elçisi Kushner’in ziyareti gibi konular ele alındı.

Gazetenin siyasi analisti Jaky Huwji’nin Ürdün’deki yakın bir arkadaşından naklettiği habere göre Netenyahu, Ürdün Kral’ının sarayına girdiğinde Selman da sarayda hazır bulunuyormuş.

Geçtiğimiz günlerde medya kaynakları şu haberi yayınladı: Amerikan Başkanının bölgeye gönderdiği elçiler Jason Greenblatt ve Jared Kushner ziyaretlerinin sonunda Mısır ve Ürdün’ün ardından Tel Aviv’e gittiler ve Amerika’nın çabalarının zirvesi olan Ortadoğudaki çatışmanın sözde hallolması için hazırladıkları projeyi sunacak atmosferin oluşturulması için İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu ile görüştüler.

Ancak Amerika’nın çabalarının Özerk Yönetimin resmi konumuyla örtüşmemesi ve geçtiğimiz aralık ayında Trump hükümetinin işgal altındaki Kudüs topraklarını resmiyette İsrail’in başkenti olarak tanıyarak Amerikan Büyükelçiliğini şehrin batısına taşımasının ardından Ebu Mazen (Mahmud Abbas) mevcut Amerikan Hükümeti ile her türlü teması reddetti.

Özerk Yönetim geçtiğimiz mart ayında Beyaz Saray’da düzenlenen, Gazze’nin yeniden yapılandırılması ve yaşanan insanlık dramının azaltılması başlıklı toplantıya katılmaktan kaçındı ve şu ifadeyi kullandı: ”Amerika, bu bölgedeki kuşatmanın tamamen kaldırılması için hiçbir taahhütte bulunmuyor.”

Bununla birlikte Beyaz Saray geçtiğimiz aylarda, Arabistan ekseniyle olan iletişimi yoluyla BAE ve Abdulfettah Sisi başkanlığındaki Mısır’ın Asrın Anlaşması projesinin tamamı hususundaki duruşlarını ölçmek için anlaşmanın içeriği hakkında farklı öneriler ortaya attı.

El Arabi El Cedid’in haberine göre, Amerikan projesinin detayları hakkında tartışmalı konulardan bahsediliyor ancak anlaşmanın ana ekseni iki devletin kurulması ve iddiaya göre Beyaz Sarayın tarafların her ikisine de hiçbir şey dikte etmeyecek olmasıdır. Özellikle İsrail’i de 1967 sınırlarına çekilmeye zorlamayacak. Bu anlaşmanın İsrail’in Batı Şeria ve Kudüs etrafındaki yerleşkelerden çekilmesinin gerekliliğini kapsamayacağı söyleniyor.

Siyonist Haaretz gazetesi son olarak ‘Yarısı Sonuçlanmış Asrın Anlaşması’ başlığı altında yayınladığı ve İsrail’in genel olarak Filistinlilere bir ülke değil bir bölge bırakmayı kabul ettiğini yazdığı son haberinde şunları kaydetti: İsrail eski başbakanı İzak Rabin 1995 Ekim’inde Knesset’ta yaptığı son konuşmasında ve ikinci OSLO Anlaşmasını sunarken İsrail’in Filistin’in Ağvar bölgesinden kesinlikle çekilmeyeceğini vurgulamış ve göstermiştir.

Bu durumda Kudüs’ün eski bölgeleri İsrail’in hakimiyetinde kalacak ve Haaretz muhabiri Amos Heril’in söylediğine göre, Trump’ın projesinde İsrail’in hiçbir mevcut yerleşkeden geri çekilmesi veya yerleşkelerin tahliye edilmesi gibi bir önerisi yok. İsrail, Nablus’un güneyindeki büyük konut komplekslerinden ve Beytüllahim kenti yakınlarındaki Goush Etzion ve Mealiye Adumim yerleşkelerinden geri çekilmeyecek.

Trump’ın projesi Filistin Ağvar bölgesini yine işgal rejiminin hakimiyeti altında bırakıyor ve Filistin devletinin kurulması ordu ya da ağır silah olmayacak şekilde silahsızlanmayı kapsıyor.

Bu öneriler Filistin tarafından tamamen reddediliyor ve Özerk Yönetim, Amerika gözetimindeki müzakerelerden bu ülkenin Filistin ve İsrail arasındaki tartışmada tarafsız olmadığı gerekçesiyle kaçınıyor. Ancak Amerika, “Ortadoğu Sünni Ekseni”ne (bu tabiri Siyonist İsrail Başbakanı Müslümanlar arasında mezhebi kamplaşmayı kışkırtmak için kasıtlı olarak kullanıyor) bağlı ülkelerle, Gazze Şeridinde gerilimin artması ve insani durumun kötüye gitmesi ihtimali üzerine işbirliğinde acele ederek Asrın Anlaşmasını Gazze’ye insani yardım vaatleri çerçevesinde ilerletmek istiyor. Öyle ki bu Anlaşma Fars Körfezindeki Arap ülkeleri tarafından finanse edilecek ve projenin ilk aşamasında yarım milyar dolar projenin icrası için verilecek.

Bu proje Gazze altyapısının özelliklede enerji alanında tekrar yapılandırılmasını ve Gazze halkı için iş yerleri teminini ve bu kıyı şehrine liman inşaatı fikrini güçlendirme ve bu alanda adım atması için işgal rejimine baskı uygulamayı kapsıyor.

Bu doğrultuda geçtiğimiz hafta işgal rejimi siyaset ve güvenlik kabinesi Gazze Şeridi’ndeki feci durumu araştırmak için bir toplantı düzenledi.

Greenblatt ve Kushner’in bölgeye ziyareti Netanyahu ile görüşmeden önce Arabistan, Ürdün ve Mısır ile görüşmeyi kapsıyor. İsrail Başbakanı, Amerikalı temsilcilerle yapılan görüşmelerde Gazze Şeridi’ndeki durum, huzur içerisinde bir ilerleme ve bir çözüm yolu için Filistinlilerle müzakere konularının konuşulduğunu belirtti.

Son gelişmeler çerçevesinde Netanyahu’nun geçtiğimiz salı günü Amman’a yaptığı kısa ve beklenmedik ziyaret sonrasında dört Arap ülkesinin Özerk Yönetime yönelik baskısı sonucu, Özerk Yönetimin anlaşmaya muhalefet etmeyeceği ve Kudüs’ün Filistin’in başkenti olması hususunda ısrar etmeyeceği anlaşılıyor.

Ancak Amerika ve Siyonizm’in son eyleminde iki yeni unsur söz konusu, ilki Gazze meselesinin gündemde olması ve bölgenin tamamen çökmesini önlemek için bir an önce bir adım atılmasının gerekliliğine vurgu yapılması…

Daha sonra da Özerk Yönetimin Gazze Şeridi’ne uygulanan ambargonun ve bölgenin çöküşünün tek sorumlusu olarak lanse edilmesine çalışılacak. Bu arada İşgal Rejiminin sorumluluğuna, Gazze Şeridi’ne uyguladığı ambargoya ve Mısır’da Sisi hükümetinin ambargosuna hiç değinilmeyecek.

Tabi Mısır’ın Özerk Yönetimle aralarındaki gerginliğe rağmen Refah kapısını Ramazan ayından itibaren açtığını ve kısa süreliğine Gazze’de HAMAS ile ilişkileri düzelttiğini de unutmamak gerekir.

Hamas’ın Asrın Anlaşmasına karşı muhalefetini sürekli belirtmesine rağmen gündeme getirilen öneriler Hamas’a Gazze’nin durumunu iyileştirebilecek ya da en azından Gazze’nin 10 yıllık kuşatmasını kaldırılması talebini ciddi şekilde dile getirebileceği bir manevra alanı bırakıyor.

Hali hazırda Refah kapısı Hamas’ın Mısır’la kara sınırını açık tutmak için ilişkisini takviye edebileceği bir bağlantı noktası, özellikle de Mısır hükümeti mevcut şartlarda HAMAS ile ve onun askeri gücüyle Sina’da IŞİD terörüne karşı işbirliği yapmaya ihtiyaç duyuyor.

Ancak Siyonist İsrail’in güvenliğini önceleyen Asrın Anlaşmasındaki beklenmedik gelişme, Arabistan, Ürdün ve İsrail’in Suriye rejimi ve Beşar Esad’ın kalıcı olduğu gerçeğini kabullenmekte zorlanacak olmalarıdır.

Bu konu geçtiğimiz hafta Netenyahu ile Ürdün Kral’ı 2. Abdullah arasındaki görüşmede ciddi olarak gündeme geldi. İki lider arasında İran’ın Suriye’deki varlığından duyulan endişe dile getirildi. Bu görüşme, Suriye ordusunun Güney sınırlarında hakimiyet kurmak için başarılı operasyon başlattığı bir zaman diliminde gerçekleşti.

El Arabi El Cedid’in analizinde şu görüşlere de yer verildi: Önümüzdeki salı günü Donald Trump ile Ürdün Kral’ının yapacakları görüşmede, Yediot Ahronot gazetesinin de yazdığı gibi, Ürdün ile Amerika’nın ilişkilerini güçlendirme yollarının araştırılmasına ek olarak Suriye ordusunun bu ülkenin Güney sınırına dönmesi ve İsrail ile Filistin arasındaki müzakerelerin ilerletilmesi konuları görüşülecek.

Bu ittifakın, Netenyahu kabinesinin Ürdün’ün Kudüs’deki mukaddes mekanlarda konumunu resmiyette tanımasına olan özel bağlılığıyla ilgili olduğu gözlemleniyor. Bu taahhüt, İsrail’e göre, anlaşmada işgal rejiminin Kudüs’ü bir bütün ve ebedi olarak sözde başkenti ilan etmesi ve diğer taraftan Abu Dis köyünün Filistin için başkent olarak önerilmesiyle tezat teşkil etmiyor.