Arap rejimlerinin düştüğü ve direnişe yardım etme emaresi göstermedikleri bir süreçte işgal rejimi Gazze’ye yeni bir savaş açma tehdidinde bulunurken, halklar seslerini yükseltmekte “Ben halkım, ben halkım” demekte, ümmetin ana konularından birinde son sözü söyleme hakkına sahip olduğunu ifade etmektedir.
Boğazlarına kadar kendi iç sorunlarına boğulan Arap halkları buna rağmen Filistin’in yetim kalmasına asla izin vermedi. Daha önce 2014 yılında yapılan saldırılarda bütün Arap başkentlerinde halklar meydanlara indi ve tepkisini ortaya koydu. Bugün öfkeleri daha da katlanmıştır. Muhtemel bir savaşta bu halkların göstereceği tepkinin boyutu hiç tahmin edilemez.
Arap halkları daha önce göz ardı edilemeyecek bir konumda olduklarını, halen etkin ve gidişatı etkileyen temel faktör olduğunu, değişim araçlarına sahip olduğunu, bazı rejimlerin Tel Aviv ile ilişkileri normalleştirmek için koşmalarının bireysel tavırları olduğunu ortaya koymuştur.
Gözlemciler Arapların Filistin davasına yönelik tutumları hakkında şunları söylüyor: “Arapların işgalci İsrail ile ilişkilerini normalleştirmelerinden 40 yıl sonra, yani 1978 yılından günümüze kadar, Filistin davasına yönelik bilinçlerini dağlama girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. İlişkileri normalleştirenler, halkların bilincinde bir değişiklik yapma konusundaki bütün çaba ve girişimlerinin boşa çıkması üzere kafalarını toprağa gömmüş durumdadırlar.”
Bu konuda başka uzmanlar da şu tespiti yapıyor: “İsrail 70 yıldır Arapların hafızasını ve kimliğini, onların kafasındaki imajını değiştiremedi. Onun rejimlere kolaylıkla sızdığı ve onları elde ettiği doğrudur. Ama halklar hâlâ yerinde duruyor ve caydırıcılığını sürdürüyor.”