Arikat, işgal rejiminin Gazze’ye yönelik yeni bir savaş açmaktan çekindiğini belirterek, “Zaferin uzak olması, Amerika’nın Ortadoğu’daki etkisinin zayıflaması, büyük güçler arasında güç krizinin artması, uluslararası desteğin azalması, direnişin artması, boykot hareketlerinin bereketiyle işgal rejiminin siyasi konumunun zayıflaması, işgal rejimindeki iç gerginlikler, Filistin halkıyla dayanışmaların artması ve yerleşimcilerin etkin olmaları” gibi sebeplerin olası bir savaşı engellediğini söyledi.
Arikat yaptığı açıklamada, işgal rejiminin yeni bir savaşa kalkışması durumunda daha önce yaşadıklarından dolayı itibar kazanması gerektiğini belirterek, basın yayın organlarının işgal askerlerinden bahsederken “İsrail askerlerinin gündüz görevde (asker), gece ise fuhuşa daldığından” bahsettiği bir süreçte bu itibarın zor olduğunu ifade etti.
Savaş mı, sınırlı saldırı mı?
Askeri uzman Arikat’a göre işgal liderleri savaş faturası ödemek istemiyorlar. Bölgesel değişimin, güç dengelerindeki bozuklukların ve bölgedeki çalkantıların kimi çevrelerin çıkarına olduğunu ama hepsinin işgalcinin güvenliği için iyi olmadığının da bir realite olduğunu savundu.
Arikat “Siyonist rejim Gazze’ye karşı bütün savaşları Amerika’nın tam, Avrupa’nın ise kısmi desteğiyle yaptı. Avrupa İsrail’e öfkeli ve onu yalnızlığa mahkûm etmek istiyor. Amerika’nın yeni başkanı Trump da başkalarının beklediği gibi İsrail’e sınırsız bir destek vermeyecektir” dedi.
Gazze ile ilgili en gerçekti ön görü şudur:
İşgal askerleri havadan, karadan yapacakları bazı saldırıların yanında karadan da sınırlı bir şekilde Gazze içine girip çıkacaklar.
Siyonist işgal rejiminin 2016-2017 yıllarıyla ilgili yayınladığı stratejik raporda Gazze’de savaş ihtimali birinci derecede gösterilirken, tehlike olarak da Gazze beşinci sırada gösterilmiştir.
Arikat sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kanaatimce işgal rejimi direnişin Gazze’de yaptığı hazırlıkların kemmiyyet ve keyfiyetiyle ilgili doğru ve sağlıklı hesaplamalara sahip değil. Direnişin keyfiyet ve kemmiyyet açısından hazırlıkları devam ederken ve bu konuda önemli aşamalar kaydederken, işgal rejiminin iç cephesi ise, Yahudi ırk ve boyları arasındaki ihtilaf nedeniyle çözülmekte ve dağılmaktadır.”
Tüneller ve sınır kapıları
Tünellerin, direnişin elinde bulunan stratejik bir güç ve etkiye sahip olduğunu belirten Arikat, “Çünkü bunlar düşman için meçhul silahlardır. Askeri tecrübelerime göre İsrail’in en çok korktuğu şey bu meçhul düşman ve meçhul operasyonların sahasıdır. İsrail yaptığı bunca masrafa ve kendisinin imdadına koşan Amerika’nın sunduğu teknolojiye rağmen tünellere henüz bir çözüm bulmuş değil. Son savaşta bakanlardan birinin Netanyahu’ya ‘tüneller karşısında planız nedir?’ diye sorduğunda, Netanyahu’nun ‘bir planımız yok’ demesi, tünellere karşı devam eden zayıflıklarını gösteriyor” diye konuştu.
2014 savaşından sonra, Gazze’den işgal altındaki En-Nakab çölüne ne zaman bir füze düştüyse, işgal rejimi direnişe ait sınırdaki gözetleme kuleleriyle kontrolündeki tünellere ateş ederek misillemede bulunmuştur.
Askeri uzman Arikat, işgalci İsrail’in operasyonlarının seyrini değiştiren direnişin gözleri durumunda olan tünellerle gözetleme noktalarını ana hedef olarak gördüğünü belirterek, İsrail’in gözetlenmesin diye gözetleme noktalarından kurtulmak istediğini, tünellere yönelik saldırılarının ise boş ve anlamsız olduğunu ifade etti.
Arikat’a göre Gazze denizinin yeni bir savaşta önemli bir denge unsuru olacağına dikkat çekerek, işgal rejiminin şimdiye kadarki savaşlarda uzaktan sahildeki sivilleri ve sivil mekânları vurduğunu, gelecek savaşlarda ve daha büyük kuşatmalarda işgal güçlerinin burayı da kullanma ihtimalinin yüksek olduğunu kaydetti.
Arikat’a göre, Gazze’deki sükûnet işgal rejimindeki askeri müessesenin dışında herkesin uykusunu kaçırıyor. Askeri müessese, direnişin yaptığı birçok hazırlığı yakından görüyor. İşgal rejimini rahatsız eden yeni bir silah ise direnişin işgal askerlerinin cep telefonu ve internet hesaplarına girip bilgilerini çalması ve işgal rejimine karşı siber saldırılar yapmasıdır.
Arikat, işgal rejiminin siyasi liderlerinin aciz kaldıkları, askerlerinin ise moral olarak çöktüğü bir süreçte yeni saldırılarda bulunarak ve bazı suikastlara girişerek durgun olan suyu kendi iç cepheleri lehine olacak şekilde hareketlendirebileceğini hatırlatıyor.