ABD’nin Filistin İçin Manama Hezimeti ve Sonuçları

Bu özel programda Manama Ekonomik Çalıştayı katılımcıları, doğurduğu sonuçları ve çektiği tepkiler üzerinde duracağız. Manama Ekonomi Konferansı tüm karşı çıkmalara rağmen 25 ve 26 Haziran günleri Bahreyn Başkentinde düzenlendi.

Bu hususta ise akla gelen ilk önemli soru, bu konferansa kimlerin katıldığı ve aktör olarak rol aldığı sorusudur. Genel olarak Manama konferansı aktörlerini özel ve devletlere bağlı olarak ikiye ayırabiliriz.

Amerika, Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır Manama oturumuna katılan devlet bazında önemli aktörler sayılırlar. Bunların yanında hiçbir büyük ülke bu oturuma katılmadı.

Siyonist İsrail makamlarının Manama konferansına katılacaklarını bildirmelerine rağmen ancak bu gerçekleştirilmedi.

Bunun yanı sıra hiçbir Filistinli grup da bu konferansa katılmayıp bu konferansa katılan Arap ülkelerini bile Filistin ülküsüne ihanet edenler olarak adlandırdılar.

Mısır ve Ürdün gibi ülkeler de zaten Bakan Yardımcısı gibi düşük bir düzeyde bu konferansa katıldılar. Buna ilaveten Manama Konferansına katılan sivil aktörler de kimi ülkelerin eski yetkilileri, Uluslararası Para Fonu gibi uluslararası kurumların makamları idi.

Manama konferansına düşük düzeyli katılım, aslında bu konferansın en başından beri başarısızlığının açık bir göstergesi oldu. Manama ekonomi çalıştayının farklı alanlarda sonuçlar doğurduğunu söylemek mümkün.

İlk sonuç bu konferansın düzenlenmesinden güdülen hedef alanında idi. Bu konferans sözde Filistin’de yatırımcılık için mali kaynakların sağlanması ve de Ürdün, Mısır ve Lübnan’daki Filistinli mültecilere mali destek verilmesi hedefleri ile düzenlendi.

Amerika hükümeti bu konferans öncesi Filistinliler için 50 milyar dolarlık bir projeyi tanıtmıştı. Filistin halkı, mültecileri ve makamlarının kandırılması ve isteklendirilmesi hedefi ile tanıtılan bu proje, altyapı ve ticari alanındaki 179 projeden medyana gelip Batı Şeria ve Gazze Şeridinde 28 milyar dolarlık yatırım ve de Mısır, Ürdün ve Lübnan’daki mülteci Filistinliler için sırası ile 1.9, 4.7 ve 3.6 milyar dolar yatırımı içeriyor.

Beyaz Saray bu husustaki 40 sayfalık raporunda Filistin’in kamu ve özel sektöründe yapılacak yatırımlar ile en az 1 milyon istihdam fırsatının yaratılacağını iddia etmiştir.

Bu 50 milyar dolarlık proje gelecek 10 yılda Filistinliler için uygulanması öngörülüyor. İddialara göre bu proje Filistin’in Gayrı Safi Milli Hasıla’sını ikiye katlayacaktır.

Başka bir deyiş ile Amerika bu projede Filistinlilerden daha çok coğrafi ve güvenlik tavizleri peşin alıp ekonomik ve mali vaatlerini veresiye olarak vermeye çalışıyor.

İki günlük Manama konferansında ise bu 50 milyar dolarlık projenin finansmanı için gereken mali kaynakların ne kadarının karşılandığı ise açıklanmadı. Başka bir ifade ile Manama Ekonomi Çalıştayı’ndan güdülen ekonomik hedefler pratikte karşılanmadı.

Bu konferansın düzenlenmesinden güdülen ikinci hedef ise siyasi hedeflerdi. Manama konferansının en önemli hedeflerinden biri de siyasi amaçlara ulaşmak için ekonomiden yararlanılması idi. Uluslararası İlişkiler alanında David Mitrani gibi pragmatist teorisyenler, ülkeler ve aktörlerin ekonomik işbirliğinin siyaset, güvenlik ve askeri alanlar gibi hassas işbirlikleri için de zemin oluşturduğuna inanıyor.

Başka bir ifade ile ekonomik işbirlikleri sayesinde daha stratejik alanlar sayılan siyaset ve güvenlik arenasında da işbirliği imkanı yaratılır. Görünen o ki Amerika hükümeti de Manama konferansını böyle bir hedef doğrultusunda Filistin ve Siyonist Rejim ilişkileri çerçevesinde düzenlemiştir.

Donald Trump’ın danışmanı aynı zamanda damadı Jared Kushner Yüzyılın Anlaşmasının asıl hamileri ve tasarımcılarından biri olarak ekonomik teşvik ve destekleyici siyasetleri ile Filistinlileri müzakere masasına oturtabileceğini zannediyor.

Buna rağmen bu konferansta istenilen hedefler gerçekleştirilemedi. Çünkü hiçbir Filistinli grup ister Filistin Özerk Teşkilatı ister başka kesimler bu konferansa katılmadı. Zaten Filistinli olan herkes bu konferansı boykot etti. Filistinli grupların bu konferansa katılmaması ise daha önce Maliye bakanını bu konferansa göndereceğini bildiren Siyonist Rejimin de bu ekonomik çalıştaya katılmamasına yol açtı.

Bunun açık bir nedeni vardı. Bu şom anlaşmaya taraf olacak Filistinlilerin bu konferansa katılmayışı pratikte bu anlaşmayı geçersiz bir konuma getirmiştir. Sonuçta Manama konferansı da belirlenen siyasi hedeflere ulaşmadığı söylenebilir.

İran’ın Mısır’daki çıkarlarını korunma bürosu eski başkanı Mucteba Emani ise bu hususta şöyle bir değerlendirmede bulunmaktadır: “Bu oturum ve anlaşmanın başlamadan yenilgiye uğradığının göstergelerinden biri de adının Yüzyılın Anlaşmasından Yüzyılın Fırsatı’na değiştirilmesi idi.”

Manama Konferansının doğurduğu bir başka sonuç da itibar kaybı alanında idi. Manama ekonomik çalıştayı pratikte Amerika’nın Filistinli gruplar ve bölge ülkeleri karşısındaki itibarsızlaşmasını daha açık bir şekilde gözler önüne serdi.

Filistinliler zaten Amerika’yı Siyonist Rejim ile yaşanan sorunun sözde çözümünde tarafsız görmemektedir. Bunun yanı sıra çoğu bölge ülkesi de Manama Ekonomik Konferansını boykot etti.

Zaten bu ülkeler de böyle bir şom planın doğmadan öldüğünü biliyorlardı. Bu hususta Amerika’nın çelişkili açıklamaları dikkat çekti.

Amerikalılar Gazze Şeridi’nin 2006 yılından beri kuşatma altında olduğu bir ortamda Filistin’de yatırımcılıktan söz ettiler. Amerika gerçekten Yüzyılın Anlaşması ile Filistin’in ekonomik çıkarlarını düşünmüş olsaydı Manama’daki ekonomik şovu yerine Siyonist Rejim’den bu kuşatmayı bırakmasını isteyebilirdi.

Böylece bu planın uygulanmasındaki sadakatini de göstermiş olurdu. Ancak artık her şey ortada ve Filistin milleti bu oyuna gelmeyecektir.

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı-UNRWA başkanı Matthias Schmale Yüzyılın Anlaşmasını “aptal yerine koyan” bir proje olduğuna değinerek şöyle bir değerlendirmede bulunmuştur: “Filistin’in liderleri Washington’un bu alanda tek taraflı olarak karar verdiği yüzünden adil bir şekilde muamele görmediğini düşünüyorlar.”

Amerikalı teorisyen Stephen Walt da Amerika’nın Yüzyılın Anlaşmasındaki itibarı ve sadakatini sorgulayarak şöyle bir değerlendirmede bulunmuştur: “Trump’ın danışmanı ve damadı olan Jared Kushner’in projesinin işe yaramadığını söyleyenler asıl sorunun farkına varmamışlardır. Zaten işe yaraması da planlanmamıştı. Tabii burada işe yaramaktan kastımız sürdürülebilir barış ve adalettir. Bu projenin hedefi zamanı öldürmek, beraat ettirmek, kabahatleri üstünden atmak ve sonunda da Batı Şeria’yı ebediyen Siyonistlerin kontrolüne geçirmekti.”

Manama konferansının doğurduğu dördüncü sonuç ise kimi Arap ülkelerinde, milletler ve yönetimler arasındaki çatlakların ve ayrılıkların gün yüzüne çıkması idi.

Ürdün, Mısır ve Bahreyn gibi Arap dünyası ülkelerinde Manama konferansına karşı çıkmak için düzenlenen geniş çaplı protesto gösterileri ve yönetimlerinden bu konferansa katılmama doğrultusundaki sloganları gerici yönetimler ve halklar arasındaki çatlakları açık bir şekilde gözler önüne serdi.

Tüm bunlara rağmen Al-i Halife Rejimi bu konferansa ev sahipliği yaparken Ürdün ve Mısır da bu şom etkinliğe katıldılar. Tabii düşük bir düzeyde katılım da büyük bir anlam taşıyordu.

Gerçekte Manama ekonomi çalıştayı kimi Arap yöneticileri ve rejimlerinin, halklarına ve milletlerine zerre kadar önem vermediğini onları umursamadığını göstermiş oldu. Manama Ekonomik Çalıştayı’nı kınayıp boykot eden bu etkinliğe katılanların ihanet içerisinde olduğunu vurgulayan Filistinli gruplar ve şahsiyetlere ilaveten Ürdün ve Bahreyn gibi Arap ülkelerinde de protesto gösterilerinin düzenlenmesi dikkat çekici bir gelişme idi.

Ürdün halkının itirazları neticesinde ise bu ülke daha düşük bir düzeyde makamları ile bu konferansa katıldı. Bunun yanı sıra Ürdün parlamentosu hükümet hakkında gensoru açılması çağrısında da bulundu.

Konferansa ev sahipliği yapan Bahreyn halkı ise söz konusu utanç konferansı protesto gösterilerinde Al-i Halife Rejimi tutumlarının Bahreyn halkına ait olmadığı ve Bahreyn halkının en zor koşullar altında bile Filistin halkı yanında yer aldığını duyurdu. Seyyid Ammar Hekim ve Şeyh İsa Kasım gibi İslam ve Arap dünyasının tanınmış şahsiyetleri de Manama Ekonomi Konferansına karşı olduklarını defalarca dile getirdiler.

Irak Milli Hikmet Hareketi lideri Seyyid Ammar Hekim bu hususta şöyle bir açıklamada bulundu: “Bahreyn konferansı ölü doğmuştur. Çünkü Siyonist Rejim iç sorunları ile baş başa kalıp hatta kabineyi bile oluşturmaktan acizdir. Zaten katılan Arap ülkeleri ile müzakere edecek bir kabinesi yoktur.”

Bahreyn Şiileri lideri Şeyh İsa Kasım ise bu hususta şöyle bir vurguda bulunmuştu: “Yüzyılın Anlaşması biat etmek ve satmak için atılan bir adımdır. Saldırgan güçlerle biat etmek mahiyeti taşır. Müslümanlar bunu kabul eder mi? Haşa! Filistinliler hiçbir zaman topraklarını milyarlarca dolar karşılığında Donald Trump ve Siyonistlere bırakmayacaktır. Bu anlaşma, izzet ve şerefin satışa çıkarılmasından başka bir şey değildir.”