“Dünya Kudüs Günü”, Filistin halkının mazlumiyet günü ve dünya halklarının çocuk katili siyonist İsrail’e karşı feryatlarını haykırdıkları gündür ve bugün artık gittikçe yaklaşmaktadır. Bu yıl Müslümanlar “Dünya Kudüs Günü” törenlerini düzenlemeye öyle bir ortamda hazırlanıyorlar ki Müslümanların eski yarası Filistin Amerikan yönetiminin yeni komplosu ile bir kez daha kanamaya başlamıştır.
Amerikanın İsrail’deki elçilik binasını Telaviv’den Kudüs’e taşıması bu yıl “Dünya Kudüs Günü”nü, Müslümanlar ve dünya halklarının katil Amerika ve siyonist İsrail rejimine karşı olan nefretlerini haykırmaları için yeni bir bahane oluşturmuştur.
Amerika elçiliğini Kudüs’e taşımakla gerçekte siyonist İsrail rejiminin işgalciliğinin diğer bir halkasını daha tamamlamış oldu. Bu karar bölge ve dünya için çok tehlikeli sonuçları beraberinde getirebilir.
70 yıldır Filistin İslam beldesi siyonistlerce işgal edilmiş olup, İslam’ın en kutsal beldelerinden Kudüs ise 1967 yılından beri siyonist rejimin işgali altındadır.
Filistin’in işgal altında bulunduğu tüm bu yıllar boyunca bu bölge ve insanları evlerinden barklarından edilmiş veya işgal altındaki topraklarda ağır bir ayrım, baskı ve zulme tabii tutulmuşlardır. Yahut da Gazze şeridinde siyonistlerin ağır ablukaları altında resmen adım adım ölüme ve felakete sürüklenmekteler.
İşte tam da böyle bir ortamda her zaman işgalci İsrail’e destek veren Amerika’nın bölge halklarına, özellikle de Filistin halkına mesajı, işgalciye olan desteğin artarak devam edeceği ve Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak resmiyete tanınmasıyla siyonizm işgalciliğinin güçlendirilmesidir.
Kudüs İslami kimliğin önemli bir parçası ve Filistin İslam topraklarının merkezidir. Bunun için Kudüs meselesi, Filistin meselesi ve toprakların işgali meselesinden öteye bir mesele olup duyarlı Müslümanlar için önem taşımaktadır.
Geçmişe bakıldığında siyonist İsrail rejiminin Kudüs’ü tamamen kendi işgal ve kontrolü altına geçirmek için Amerika’nın yoğun desteğiyle bölgenin asıl sahiplerini dışarı atmak, Filistinlilere ait arazi ve arsalarını işgali, Filistinlilerin evlerinin tahribi, siyonist göçmenlerin bölgeden çıkarılan Filistinlilerin yerlerine yerleştirilmesi, İslami mekan ve tarihi eserleri tahrip etmek ve siyonist fanatik Yahudileri teşkilatlandırarak onların sürekli olarak Mescidi Aksaya girmeleri suretiyle Mescidi aksaya saygısızlık gibi girişimleri her zaman siyonist İsriel’in gündeminde olmuştur.
Oysa Beytul Mukaddes kutsal üç İslami mekandan biri olup Amerika kendi elçiliğini oraya aktarmakla BM Teşkilatı Güvenlik Konseyinin 478 (1980) ve 2334 (2016) kararnamelerini resmen ihlal etmiş bulunuyor.
Amerika’nın bu komplosu iki amaç doğrultusunda yapılmakta:
Birincisi; IŞİD terör örgütünün özellikle Irak ve Suriye’de hezimete uğratılması ve Suudi Arabistan’ın Yemen aleyhindeki saldırı ve komplosunun yenilgiye uğratılmasıyla bölge ülkelerinin bölünmesi komplosunun başarısız sonuçlanması ardından Ortadoğu bölgesindeki mevcut denklemlerin değiştirilmesi.
İkinci hedef ise; Lübnan ve Filistin direniş hareketlerinin İsrail’e karşı direniş çemberinden çıkartılması ve İsrail’in güvenliğinin bu vesileyle bir ölçüye kadar temin edilmesi.
İşin aslına bakılacak olunursa bugün Amerika resmen İsrail’in cinayet ortağı olmuştur. Amerika, bugün direkt olarak Filistin’in kalbini ve merkezini hedef alan korkunç bir komployu başlatmış bulunuyor.
İran Dini Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamaney son yaptığı konuşmalarının birinde Filistin’i müdafaanın tüm Müslümanların ve özgürlük yanlısı insanların görevi olduğunu bildirerek şöyle demiştir:
“Siyonist İsrail rejimine karşı mukabele ve mücadelenin bir yararının olmadığı vehmine kapılmamak gerekir. Zira Allah Taala’nın izni ve lütfu sayesinde siyonist rejime karşı sürdürülen bu mücadele ve cihad sonuca ulaşacak. Nitekim direniş hareketleri geçen yıllara oranla çok daha büyük güç ve kudret kazanmıştır.”